Beşiktaş Çarşı grubu geçtiğimiz hafta bir teşekkür metni yayınlayarak “Gezi parkı direnişi sırasında istemeden de olsa kime zararımız dokunmuşsa.. Geride bıraktığımız tek bir çöp için dahi halkımızdan ve dünyanın en onurlu işini en az ücret karşılığı yapan tüm temizlik işçilerinden özür dileriz.. “ diye başlayan ve "Kapısını arkadan sürgülemeyen semtimizin güzel sakinlerine... Seccadesini sedye yapan cami imamına, su taşıyan kilise papazına… teşekkür ederiz.” diye devam eden bir mesaj yayınladı.
Yoğun gündeme rağmen Facebook ve Twitter’da en çok paylaşılan mesajlardan bir tanesi Çarşı’nın bu mesajı oldu. Yaşadığımız bu sert günlerde Çarşı’nın teşekkür mesajı herkesin kalbini yumuşattı.
İş hayatına 6 yaşında kurabiye satarak başlayan ünlü girişimciMary Kay Ash, "İnsanların seks ve paradan daha fazla istediği tek şey takdir edilmektir. Herkesin boynuna asılı görünmez bir levha vardır, üzerinde ‘Bana kendimi değerli hissettir’ yazar." der.
Bir insana kendisini değerli hissettirmenin ilk adımı ona yaptıkları için teşekkür etmek ve gerektiğinde ondan özür dilemesini bilmektir. “Teşekkür ederim.” ve “Özür dilerim.” sözleri doğru zamanda ve içtenlikle kullanıldığında bütün ilişkilerimizde bir sihir etkisi yapar.
Psikologlara göre, insanların gösterdiği başarıların kökeninde karakterleri ve sosyal becerileri vardır.John Rockefeller, "En çok para ödeyeceğim yetenek, insanlarla iyi iletişim kurma yeteneğidir.” demiştir.
İnsanlarla iyi iletişim kurmanın temeli onlara değer verdiğimizi hissettirmektir. Bir kişiden özür dilemek ya da ona teşekkür etmek “Sen benim için önemlisin, seninle ilişkime değer veriyorum.” anlamına gelir.
Kimi insanlar hep haklıdırlar. Hiçbir konuda hata yapabileceklerini kabullenmezler. Kendilerini aşırı derecede önemserler. Kendi zekâlarını keskin, akıllarını güçlü, karakterlerini gelişmiş, eğitimlerini, görgülerini, deneyimlerini herkesten yüksek görürler. Yaptıkları her davranışın, söyledikleri her sözün doğru olduğuna emindirler. Birileri hata yaptıklarını söylediğinde, yanlışlarını bir türlü kabullenmek istemezler. Kendilerine doğrular gösterildiğinde, durup düşüneceklerine, uyarı yapanı yanlış çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar. Asla özür dilemezler. Kendilerini önemsemekten başkalarını takdir etmeyi akıllarına bile getirmezler. Özrü de teşekkürü de hep başkalarından beklerler.
Özür dilemek de teşekkür etmek de bizim insanımıza zor gelir. Bizim insanımız özür dilemeyi de teşekkür etmeyi de bir türlü üzerine vazife almaz. Doğru düzgün, kalpten özür dileyemez; teşekkür de edemez. En iyi niyetlimiz bile, özür dilemenin bir tür yenilgi; teşekkür etmenin de karşı tarafa minnet etmek olduğunu düşünüp bu işleri geçiştirirler, farklı bazı davranışlarla durumu idare etmeye çalışırlar.
Hâlbuki doğru olan, özür dilemeyi de teşekkür etmeyi hakkını vererek yapmaktır.
Bizim kültürümüzde genellikle “özür dilemek” de “teşekkür etmek” de çocuklardan beklenir; bir kez yetişkin olundu mu özür de teşekkür de çocuklukta bırakılır. Çoğumuz, özür dilediğimiz ya da teşekkür ettiğimiz zaman hafife alınacağımızdan, “karizmayı çizdireceğimizden” çekinir bunu bir zayıflık addederiz.
Bir yönetici olarak da özür dilediğimizde ve teşekkür ettiğimizde yumuşak yüzlü bir yönetim sergilemiş oluruz. Fakat birçok yönetici, yumuşak yönetimin bir zafiyet olduğu endişesini taşır. William Peace, “Yumuşak yönetim, zayıf yönetim demek değildir.” der.
Bazıları yumuşak bir yönetimin insanları şımartacağını düşünür; insanların böyle bir yönetime saygı duymayacağından korkar. İş hayatında özellikle üstlerin astlardan özür dilemesi ve onlara teşekkür etmesi pek sık karşılaştığımız bir durum değildir. Üstler çoğunlukla korkutarak saygı sağladıkları için teşekkür ettiklerinde ya da özür dilediklerinde astlarıyla aralarındaki “korku telkin eden o mesafenin” ortadan kalkacağından endişe duyarlar.
Özür dilemek gerçekten de insanların arasındaki mesafeyi kısaltır, iletişimi kolaylaştırır. Bir tür “helalleşme” sağlar. Hata yapmış olan, özür dileyerek sorumluluğunu kabul eder. Hatanın sebep olduğu zarara üzüldüğünü dile getirir.
Aslında özür dilemek sadece bir sorumluluk üstenmek değil aynı zamanda insanın kendine güveninin de bir göstergesidir. Özür dilemek vicdani bir muhasebedir ve bir anlamda kişinin kendi kendini yargılamasıdır.
İçtenlikle ve zamanında dilenen bir özür, olumsuz duyguları ortadan kaldırır; duygusal yaraları iyileştirir ve yeniden bağ kurmayı hızlandırır.
Bir insana –hakkını vererek- teşekkür etmek o insanı onurlandırmak demektir. İçten bir teşekkür, verilen emeklerin gerçek karşılığıdır. Hiçbir şey içten bir teşekkürün yerini tutamaz. İçten bir teşekküre paha biçilemez.
Teşekkür etmek her dildeki en sade ama en güçlü ifadedir. Dünyanın her yerindeki insanları “teşekkür ederim” sözcükleriyle etkilemek, onların kalplerini kazanmak mümkündür.
Teşekkür etmek o kişinin sizin için yaptığı ya da başardığı bir şeyden dolayı ona memnuniyetinizi ifade etmek demektir. Bu teşekkür ona kendisini değerli hissettirir.
Her “teşekkür ederim” cümlesi insanları, daha büyük başarılar için motive eder.
Şirketlerin çalışanlarına verdikleri ücret ve primler onları takdir etmeye yetmez. İnsanlar çalıştıkları yerde değerli olduklarını hissetmek isterler. İyi bir iş yaptıklarında kendilerine teşekkür edilmesini beklerler.
Bir insana teşekkür etmek istiyorsak, bunu yapabileceğimiz sayısız fırsatlar vardır. Herkesin, her çalışanın takdire değer bir başarısı, katkısı mutlaka bulunur. Çalışanlarını güçlendirmek isteyen bir yöneticinin, öğrencilerini daha başarılı kılmak isteyen bir öğretmenin, sporcularını kazanmaya odaklamak isteyen antrenörün ya da ilişkisini daha özel ve mutlu kılmak isteyen bir eşin takdir edecek bir davranış bulması işten bile değildir. İnsan takdir etmek istediği zaman, takdir edecek konu sıkıntısı çekmez.
Teşekkür etmek de özür dilemek de sadece nazik olmak değil aynı zamanda da adil olmak anlamına gelir. Özür dilediğimiz zaman kendi hatalarımızla yüzleşir; teşekkür ettiğimiz zaman ise yardım edenlerin emeğinin hakkını teslim etmiş oluruz.
Özür dilemek de teşekkür etmek de iki taraflı çalışır. İçtenlikle özrümüzü veya teşekkürümüzü paylaştığımızda sadece karşı tarafı onurlandırmakla kalmaz, kendimize de bir iyilik yapmış oluruz. Böyle davranarak öncelikle kendi yolumuzu açarız. Sağlıklı bir kişilik geliştirip kendimize saygımızı yükseltiriz. Özür diledikçe kalp kazanır; teşekkür ettikçe şükran duyduğumuz insanların sayısını artırırız.
Takdir etmek ve özür dilemek insanı daha itibarlı yapar. İnsan hata yaptığını kabullendiği ölçüde gelişir. Başkalarının katkısını takdir etme büyüklüğünü gösterdiği ölçüde de daha güçlü hale gelir.
Freud “Özür dilemek, karşımızdaki insana egomuzdan daha fazla değer verdiğimiz anlamına gelir." der.
Peki, her teşekkür ve özür aynı derecede etkili midir? Özür dilemenin ve teşekkür etmenin amacına ulaşması için nasıl davranmak uygun olur? Psikologlar, etkili bir şekilde özür dilemenin ağzımızın içinde bir şeyler mırıldanmaktan çok daha fazlasını gerektirdiğini söyler. Gerçek anlamda özür dilemek için, sorumluluğu kabul etmek, durumdan üzgün olduğumuzu ifade etmek, eğer varsa verilen zararı onarmak için gayret göstereceğimiz sözünü vermek, söz konusu durumun bir daha olmayacağının teminatını vermek gerekir. Aksi takdirde yarım ağızla dilenmiş bir özür, amaçlanan etkiyi göstermek yerine tam tersi bir etki yaratabilir.
Nasıl özür dilemenin kuralları varsa teşekkür etmenin de yolu-yordamı vardır.
Ben teşekkür etmenin de bir adabı olduğunu bundan yıllar önce bir Alman dostumdan öğrendim. İş gereği, bir yıl içinde birçok kere Münih’e gidiyordum; o da yılda birkaç kere İstanbul’a gelip her seferinde bir iki gün kalıyordu. Uzun iş toplantıları sonunda akşam yemeklere gidiyor, birbirimize küçük hediyeler veriyor, saygımızı ve sevgimizi gösteren jestler yapıyorduk. Kendisini ilk defa İstanbul’da ağırladıktan sonra bana gönderdiği teşekkür mektubunu görmenizi isterdim. Öyle kuru kuruya söylenmiş bir iki cümle değildi teşekkürü. Son derece ayrıntılı, benim düşüp gerçekleştirdiğim her inceliği algıladığını ifade eden, bunlardan memnuniyetini ifade eden bir mektup yazmıştı. Ben hayatta “teşekkür etmek” denen bir ders olduğunu o zaman fark etmiştim.
Bence herkesin bu dersi alması gerekiyor. İnsan bir kere bu dersi alınca bir daha unutmuyor. Etrafında teşekkür etmeyen insanları görünce onları hemen fark etmeye başlıyor.
Teşekkür ettiğimiz zaman bunun etkili olması ve yerini bulması için, teşekkür ettiğimiz kişiyi odağa koyarak onun ortaya koyduğu her inceliği fark ettiğimizi ifade etmeli, yaptığı her katkıyı takdir etmeli, şükran duygularımızı dile getirmeli ve o kişiyi onurlandırmalıyız. Teşekkürümüzü mutlaka kişiselleştirmeliyiz.
Aksi takdirde ortaya yapılan “teşekkürler arkadaşlar” benzeri bir genelleme, adresini bulan bir takdir ve şükran ifadesi olmaz. İşe yaramaz.
Teşekkür etmenin de özür dilemenin de gücünün farkına varmak, bizi gerçekten olgunlaştırır. Özür dilemek de teşekkür etmek de sanıldığından daha büyük etkileri olan iki büyük güçtür. Her ikisi de çok şey başarır.
Ben teşekkür etmenin de özür dilemenin de karşımızdakinden çok, kendimize yapılan bir “iyilik” olduğunu düşünüyorum. Çünkü özür dilemek de teşekkür etmek de insanı yüceltir.
0 yorum:
Yorum Gönder