29 Haziran 2013 Cumartesi

Tüketici nasıl şımardı?


Otomobil almak için sıraya girilen zamanları hiç bilmedim. Parası verilir, sıraya girilir, sıra gelince ürün alınırmış
Üreticinin kral olduğu, ürünün az olduğu zamanlarmış o zamanlar ve satıcı da kralmış. Kuralları kendisi koyarmış o zamanlar. Müşteri belki kilometrelerce uzaktan ayağına gelirmiş. Parayı peşin verirmiş. Müşteri parayı verdi diye her istediğini alamaz, elinizde olana razı olurmuş. Henry Ford da bu günleri tahmin etmiş olacak ki otomobili ilk ürettiği zamanlar “Otomobil dediğin siyah olur.” şeklindeki yaklaşımıyla tüketicilerin şımarmasını engellemek ve olaya hâkim olmak istemiş. Zaman geçtikçe ise hâkimiyet tüketiciye geçmiş, üstelik o şimdi parası olmasa da alma lüksüne sahip. O şimdi haksız olsa da haklı çıkma gücüne sahip…
Peki, nasıl bu hale geldik? Yani tüketici nasıl kral oldu?

Üretmenin kolaylaşması: Gelişen sanayi ve teknoloji sayesinde artık üretmek hiç de zor değil. Eskisi gibi hammadde problemi yok. Kimsenin işi kereste bulamadığı için beklemiyor, ya da kimse kumaş rengi olmadığı için üretimi bekletmiyor. Bir gömlek üretmek isteseniz 15 dakika içerisinde internette 15 firma bulur ve yarın kumaşları alıp üretmeye başlarsınız. Eskiden olsa muhtemelen aylar sürerdi. Gelişen teknoloji insana dayalı sistemi de minimize etti tabii. İnsan demek emek demek, emek demek para demek ve onun da ötesi bozulan, kırılan, morali bozulan, amcası ölen, gece çocuğu ağlayan bir sistem elemanı demek. Onun yerini makineler alıp da insan sadece “Düğme basıcı” (Bkz. Lost) olarak atanınca her şey daha üretilebilir, daha standart, daha kolay ve dolayısıyla da daha taklit edilebilir bir hale geldi. Neticede aynı makinelere ve donanımlara sahip sistemlerin benzer ürünler üretmesi artık çok da zor değil. İddia ediyorum, 30 gün içerisinde hem makam koltuğu hem de prezervatif üretebilirim.

Tüm bunlarsa ürün ve hizmetlere ulaşma imkanının artırırken, ödenen ortalama bedelleri eski zamanların çok daha altına indirdi.

Alım Gücü Meselesi: “Akşam babam gelince vereceğim” vaatlerine aldırmayıp bir Eti Puf’u bizden esirgeyen bakkal Orhan Amcam, şimdi bir ay bekliyor bankadan para gelecek diye. Ya da ertesi gün paranın hesabında olması için bankaya yüzde 3-10 arasında komisyon veriyor. Tüketiciler olmayanı harcamayı kredi kartıyla öğrendi. Önceleri birikim yapılırdı bir şeyler almak için. Yastık altı hesabına yatırılırdı fazlalıklar. Yaşadığımız 20 yıllık süreçte para büyük oranda sanallaştı ve bir plastik kart çok para yerine geçmeye başladı. Çocuklarda dahi para ve paranın değerine ilişkin algılar daha geç oluşmaya başladı.
Bilirsiniz. ABD’de 2009’da patlayan küresel kriz olmayanı satmakla başladı. Doğru düzgün geliri dahi olmayanlara paradan para kazananların ev kredisi, taşıt kredisi verdiğini ve bu sanal ödeme vaatlerini de kolaj yapıp başka şirketlere sattığı bir sistem günün birinde patladı. 100 yıl yaşayacağından emin bir şekilde krediler alıyor insanlar ve tüm ömürleri onu ödemekle geçiyor. İnsanları bu hale bankalar getirdi. Yani olmadan harcama özgürlüğünü, bir şey vermeden alma özgürlüğünü, elde eden insanın değer yargıları da değişti. Kendini kral gibi hissetmeye başladı.

Tüketicinin İstediğini İstediği An Alması: Tüketicinin üretim sürecine katılması ve istediği gibi bir ürün elde etmesi bir devrim gibi görünse de yeni bir mesele değil. Eskiden kumaş seçtiğimiz ve elbisemizi diktirdiğimi terziler vardı. Kendi isteğimize göre kapı, pencere, masa sandalye yaptırdığımız marangozlar vardı. Öte yandan her istediğine istediği zaman erişmek isteyen bir kitle teslimat süresini ya da sezonu kısıtlayıcı bir unsur olarak görmeye başladı ve onların imdadına seri halde üretilmiş hazır ürünler yetişti. Üstelik zaman kısıtlığını ortadan kaldırmak için çokça çaba sarf edildi. Markalar hem tüketiciye istediğini vermek hem de istediği an vermek için çabalamaya başladı. Yani hormonlu domatesler boşuna çıkmadı, kimse kimseyi suçlamasın. Biz istedik kışın ortasında domates yemeyi. Kurutulmuş domatesle, ya da salçayla idare edemedik.

Ve Tüketicinin Şımarması: Sonunda parası olmasa da istediğini istediği an alabilen tüketicinin karşısına çıkan ve “Müşteri her zaman haklıdır” şeklinde yanlış bir söylemde bulunan markalar, tüketiciye bir çocuk gibi şımarma hakkı verdi.

Bir alışveriş merkezinde oyuncak isteyen ve ayağını yere vura vura ağlayan bir erkek çocuğu hayal edin. “Haftaya alalım” deseniz dinler mi sizi? Zannetmiyorum. Tüketici (hepimiz) öyle olduk. Anında olsun istiyoruz her şey. O an olsun ve tamı tamına olsun. Restoranda garson suyumuzu 1 dakika geç getirse çıngar çıkarıyoruz. Havaalanında uçak yarım saat rötar yapsa görevlilerle didişiyoruz (Hem de o uçak olmasa 12 saat otobüs ya da 10 saat arabayla o yolu çok daha zahmetli ve çok daha masraflı bir şekilde kat edeceğimizi düşünmeden). İki - üç günde ülkenin bir ucundan diğer ucuna ürün gönderen markaya minnet duyacağımıza teslimat bir gün gecikti diye kızıyoruz.

Bugün markalar tüketicilere her zaman haklı olmadıklarını anlatmak zorundadır. Bir tüketici olarak bizlerse başka sorunlarla karşı karşıyayız. Haline daha fazla şükreden ve daha azla yetinebilen insanlar eski binyılın en mutlu insanlarıydı ve yeni bin yılın da en mutlu insanları onlar olacak. 

Perakendede kadın


Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verileli geçen onlarca yıl… İşletmelere kadın eli değeli çok uzun zaman oldu. Afife Jale’nin ne zaman sahneye çıktığını biliyor ve adına ödüller veriyoruz. Ve daha nice ilkleri unutmuyor ve anıyoruz. Sahi ilk kadın mağaza yöneticimiz ne zaman ve hangi mağazada görev aldı, bilen var mı? Ya da ilk bayan kasiyerimiz ne zaman ve hangi mağazada göreve başladı?


Tarihleri ve adlarını bilmiyorum. Ancak perakendeye kadın eli değmesinin iyi bir şey olduğundan eminim. Zaten bunun tartışılması bile gereksiz. Üstelik perakende sektörü bu konuda oldukça iyi oranları barındırıyor bence. Ben davranmadım ve bildiğim veya görev aldığım birçok perakendecinin de ayırımcılık yaptığına tanık olmadım. Mutlaka olan yerler olmuştur. Bugün perakendede gelinen noktaya baktığımızda ise, mağazalarda birçok branşta bayan çalışanlarımız var ve olmaya devam ediyorlar. Peki, oran daha yükselebilir mi? Bu konuda ayırım yapılmayan yerler için zaten böyle bir sorun yok. Hak eden, hak ettiği yere geliyor, gelebiliyor ve gelmeli de. Perakende sektöründe uzunca bir süredir insan ve verimlilik daha ön plana çıktı. Bu bağlamda, odaklanılan nokta ağırlıklı olarak bu konuların üzerinde yoğunlaşıyor. Başarıda da ve başarısızlıkta da ayırım gözetmiyor sektör.
Gözeten yerler elbette ki bunun dışında yer alıyorlar. Konu insana ve insan yönetimine gelince iş kolay değil, bu birinci faktör. Perakende sektörü de zaten oldukça zor bir sektör, buda ikinci faktör. Gelelim kazanmaya. Kadın erkek ayırımından evvel, insan faktörü bazı kuruluşlarda yeni yeni telaffuz edilir oldu! İnsana yatırım yapanlar arayı açınca, insana yatırım yapmak biraz daha önemli oluverdi.
Bu nedenle, zaten böyle önemli bir konuda, ayırımcılık varsa da ortadan kalkacağını tahmin ediyorum.
Öncelikle, perakende sektöründe nitelikli iş gücüne olan ihtiyaç her geçen gün artıyor ve artmaya devam edecek gibi görünüyor. Kadınlarda perakende sektöründe başarılı olduklarını çoktan ispatladıklarına göre, geriye nitelikli iş gücünün istihdam edilmesi kalıyor. Kalıyor kalmasına da, bulursak işe alırız diyor birçok kuruluş.
İşe uygun kişiyi bulmak, eğitmek, istihdam etmek ve yeri geldiğinde kaybetmek. Sanırım rekabetin zorluğu, bu konudaki diğer zorlukların göze alınmasını sağladı. Bu nedenle artık sadece fiyatla rekabet etmemeye çalışıyor bazı kuruluşlar. Fiyat elbette önemli bir etken ama her an her yerde ve her üründe değil. Perakendeciler fiyat dışında yaptıkları işlerle konuşuyorlar ve konuşuluyorlar uzunca bir süredir. Mağazalar, yenilikler, sosyal sorumluluk projeleri, kişiye özel uygulamalar, farklı özellikler barındıran market kartları ( Bir Kart gibi ) ve insan kaynakları politikaları ile öne çıkıyorlar. Bu nedenle fiyat artık tek enstrüman değil, ancak işler hiç de kolay değil! İnsana yatırım doğallıkla maliyetleri artırıyor. Aslında her şeyin maliyeti artıyor ama karlılık azalıyor! Bu veya başka nedenlerden ötürü, bazen beklenen bazen de sürpriz satın almalara tanık oluyoruz ve sanırım olmaya da devam edeceğiz. Ben bu yazıyı yazarken DiaSA’nın satış haberi geldi. DİA ve paralelindeki Carrefour konusu ayrı bir yazı konusu olur artık. Peki, insana yatırım perakende sektörü için neden bu kadar önemli? Yerel Zincirler Buluşuyor 2013’te cevabının arandığı ve gündemde olduğu YZB’nin bu yılki buluşmasının temasında da vardı. Emeği geçenleri kutlarım. Ve yazımı 2007 tarihli ‘İyiler Mutlaka Kazanır’ başlıklı yazımda, Douglas Malloch’ tan yaptığım bir alıntıyla bitiriyorum. İyilikler dilerim.
“Neysen en iyisi ol...
En iyisi,
Dağ tepesinde bir çam olamazsan
Vadide bir çalı ol.
Fakat oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan bir ot parçası ol,
Bir yola neşe ver.
Bir misk çiçeği olamazsan, bir saz ol...
Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, fakat tayfa olmaya mecburuz.
Dünyada hepimiz için birer şey var.
Yapacağınız iş, size en yakın olan iştir.
Cadde olamazsan patika ol,
Güneş olamazsan yıldız ol.
Kazanmak ya da kaybetmek ölçü ile değildir.
Sen her neysen, onun en iyisi olmalısın...”
                                                                         Douglas Malloch
Cehaletle deha arasındaki fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var, cehaletinse hiç sınırı yoktur.
                                                                                                                                Whoopi Goldberg

İş öncesi eğitim ve İlişkilerin sorumluluğu


“Kendinizi yönetmek, ilişkilere dair sorumluluk almayı gerektirir. Bunun iki kısmı bulunur.
İlki, diğer insanların da sizin kadar birey olduğu gerçeğini kabul etmektir. İnsanlar insanoğlu gibi davranmakta huysuzca ısrar ederler. Bu, onların da güçleri olduğu, onlarında işleri yapma yöntemlerinin olduğu, onların da değerleri olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, etkin olmak için çalışma arkadaşlarınızın güçlerini, performans tarzlarını ve değerlerini bilmek zorundasınız.

İlişkinin sorumluluğunun ikinci kısmı iletişim için sorumluluk almaktır. Kişilik çatışmalarının çoğu, insanların diğerlerinin ne yaptığını ve işlerini nasıl yaptıklarını ya da diğerlerinin ne tür bir katkı yapmaya yoğunlaştıklarını ve ne tür sonuçlar beklediklerini bilmemeleri gerçeğinden kaynaklanır. Örgütler artık güce değil güvene dayanmaktadır. İnsanlar arasında güvenin varlığı, mutlaka birbirlerini sevdikleri anlamına gelmez. Bu, birbirlerini anladıkları anlamına gelir. İlişkilerle ilgili sorumluluk almak bu yüzden mutlak bir gerekliliktir. Bu bir görevdir.” Peter F. Drucker ve Joseph Maciariello “Etkin Yöneticinin Seyir Defteri ” 
Perakende sektöründe eğitimin, olmazsa olmazlar arasında yer aldığı ve alması gerektiği genel olarak kabul görmüştür. Önem ve sıklık derecesi, işletmeden işletmeye farklılık göstermekle beraber uygulamalarda da farklılıklar içerir. Değinmek istediğim içerik ise, iş öncesi eğitim.
Perakende sektöründe, eğitimin önündeki önemli engeller içerisinde yer alan çalışan sirkülasyonunu göz ardı edemeyiz. Ancak, özellikle yeni işe alınmış kişilerin, kurum kültürü (varsa) ve müşteri ilişkileri ile en gerekli temel bilgilerden yoksun olarak mağazalara gönderilmesi ve hemen de sahaya çıkarılması, önemli bazı sorunlara neden olabilir. Olası sorunlarda sıklıkla karşılaşılanlar içerisinde müşteriler ile yaşananlar, kişinin seçilmiş olduğu branştan kaynaklanan problemler ve yaşanan büyük sorunlar neticesi çalışanın işi bırakabilmesine kadar uzanabilir. Özellikle müşteriler ile yaşananlar konusuna birkaç pencereden bakmakta yarar var. Çoğu noktada yeni olan kişinin, müşteri karşısında yalnız olduğunda yaşadığı sorunlar ve nasıl karşılık verdiği?
Kasa gibi, müşterilerin normalde bile beklemekten imtina ettiği noktalarda daha uzun işlem süresi ve yaşanabilecekler! Ustalık ve ürün bilgisi gerektiren konularda, müşteriler karşısında sorular ile sorunlar karşısında yetersiz kalmak.    
Oysa bu sorunları belli bir ölçüde azaltmak olası... Gerekli konuları içeren eğitimler ile kişiler daha fazla hazırlıklı ve bilgili olarak mağazalara gönderilirler. Bu eğitimlerin ana başlıkları:
• Kurum kültürü
• Müşteri ilişkileri
• Teknik eğitimler
• Prosedürler
• Diğer gerekli eğitimler
Diğer eğitimler; kişilerin işbaşı sonrası ihtiyaç duyacağı ve şirketin yıllık ya da dönemsel olarak planladığı eğitimlerdir. Elbette ki eğitimin önemli bir bölümü mağazada ve/ veya merkezde başlayacak ve devam eder. Bu da, iyi planlanması gereken iş başı eğitimleridir. Oryantasyon eğitimleri, süreç içerisinde çok önemli bir yer teşkil etmeye devam edecek. Bu süreç için yapılan program, akış, süre ve kişileri eğitenler oldukça önemli. Bu konu ile ilgili eğitim yöntemleri ile ölçüm teknikleri uygulanmaktadır. Verimliliğin, müşteri memnuniyetinin ve kurumsallaşmanın bu denli önemli olduğu günümüz perakendeciliğinde, saha ve merkez çalışanlarımızın iş bilgisi, performansları ve tecrübeleri çok daha fazla önem taşır. Perakendecilikte de önemli olan her şeye bir yer olduğuna göre, iş öncesi eğitim rafta yerini almıştır.

“Öğrenmek, akıntıya karşı yüzmek gibidir. İlerleyemediğiniz takdirde gerilersiniz.”
                                                                                                                                   Çin Atasözü


Sinan Asılyazıcı

Müşteri Beklentileri mi? Müşteriyi Beklemek mi?

Gün geçtikçe artan beklentiler. Birbiri ardına gelen müşteri istekleri. Bitmek tükenmek bilmeyen müşteri şikayetleri. Azalan memnuniyet, artan hoşnutsuzluk. Terazinin bir yanında, müşteriler. Diğer yanında onlara sunulan hizmetler ile bu hizmetleri sunanlar. İşin olası ve yaşanan senaryolarını kısaca anımsamaya kalksak sayfalar yetmez, yetse de ya dere tepe düz gideriz ya da bir bakmışız ki bir arpa boyu yol gitmemişiz!Doğallıkla zor bir süreç bu. Müşteri açısından bakacak olursak; Müşteri Kraldır. Hem de bu slogan için daha doğrusu bu sloganın gerekliliğini yerine getirmek için, bu olguyu müşterilere anlatmak, inandırmak ve devamını sağlamak gerekmektedir. Bu gereklilik elbette ki birçok konuda tecrübe, eğitim, iyi yönetim, iyi koşullar ve iyi bir ortam ile desteklenmelidir. Öyle de olmaktadır birçok kurum ve kuruluşta. Krala kral olduğunu hissettirmenin olmazsa olmazlarından biri de eğitimdir. Tecrübeyi es geçmedim ama sürece dayalı ve çalışanlardaki arz talep durumu ise bu konuda yeterli tecrübeye sahip kişilerin bir arada ve aynı mağazada bulunmasını zorlaştırıyor. Eğitim işte burada devreye giriyor ama beklentiler de aynı oranda artıveriyor. Bu kez işletmenin çalışandan olan beklentisi artmıştır. Eğitime açık bir şirketse, söz konusu olan bu sorun, çalışandan kaynaklanan sorunlar dışında kuvvetle muhtemel hal olacaktır. Ancak eğitime kapalı bir kuruluşsa, üstelikte eğitim bazı yanlış seçimleri de barındırıyorsa o zaman sahadaki hatalar devam edebilecektir! Bu konudaki bazı kriterleri de kısaca anımsamak gerekirse; uygun eğitim içeriği, eğitimin zamanlaması, uygun eğitmen, eğitim yeri ve atmosferi, yöneticinin eğitime teşviki ile katılımcının kişisel durumu ve beklentileri ilk akla gelenlerdir. Yönetim ve yönetici, yönetimin gerekliliklerini yerine getiren ve getirebilen kişilerden seçilmiş ve oluşturulmuşlar ise çalışanlar öncelikli olarak kendilerini şanslı olarak adlandırmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki yönetim, özellikle de mağaza yönetimi bu süreçlerden sorumludur ve bu sorumluluk ile beraber barındırdığı diğer zorluklar da her geçen gün artmaktadır! Mağaza yöneticileri bu konulardaki çalışmaların devamını sağlamak ve sağlatmak durumundadırlar. Bu konudaki çalışmaların başarılı olması ise müşteriler nezdinde sadakatle sonuçlanabilmektedir. Elbette ki müşteri sadakati için bu konu tek başına yeterli olmamaktadır. Ancak yapılan onlarca sadakat çalışması bazen hoş gelişmelere ve başarılara ulaşmakta, bazen de çalışanların yanlışları doğrultusunda söz konusu noktayı yargılamakta ya da alışveriş tercihlerinde mağazayı değiştirmektedirler. O halde ne yapmalıyız? Her geçen gün meslek olarak algılanması artan perakendenin gerekliliklerini yerine getirmeye istekli ve işini bir meslek olarak gören veya görebilecek olan kişilerin sayısını arttırmalıyız. Bu sayısal ve niteliksel artışın meyvelerini daha verimli olarak vereceğine inanmaktayım.Bu bağlamda, müşteriler mağazaya genellikle bir tercih ve / veya beklentileri neticesinde gelirler. Beklentiler ya da fırsatlar ile ilgili sayısız fırsat ortaya çıkar mağaza içerisinde. Sayısız fırsatta kaçırılır zaman zaman. Ancak söz konusu süreçlerde yer alan çalışanlar birçok konuda ya önemli başarılar gerçekleştirirler ya da önemli başarısızlıklara imza atarlar!Müşterinin psikolojisinden başlayıp, demografik yapısı ile devam eden, satın alma alışkanlıkları ile desteklenmiş, analiz ve araştırmaları da içeren bilgi ve eğitimlerin değeri çok yüksektir. Yeter ki sahada müşteri ile karşı karşıya olan çalışan bunları hatırlasın, kullansın. Ama her şeyden önemlisi inansın! O zaman müşteri beklentilerine inanan ve bilen çalışanlar karşılıyor müşterileri. Olumsuzlukların arttığı noktalarda ise daha çok beklenen müşteriler oluyor, her geçen gün azalan sayılarıyla! Perakende sektöründe özverili ve müşteri odaklı çalışanlara olan ihtiyaç artarak çoğalmaktadır. Bu artışı karşılamak için daha yapılacak onlarca iş var. Ama yapılan onlarca iyi çalışma ve yapılanmayı da burada hatırlamak ve hatırlatmak gerektiği inancındayım. Örneğin işe almak için eğitime aldığı çalışanları, kendi kurumu için çalışmayacaksa bile eğiten ve bunu bir sosyal sorumluluk projesi olarak gören teknoloji mağazası var. Çalışanları daha eğitimli olsun diye inanılmaz bütçeler harcayan marketler olduğu gibi. Konu ile örtüşeceğine inandığım bir söz ile bitirmek istiyorum yazımı.Herşey için bir müşteri vardır. Fakat o, sizin müşteriniz olmayabilir.

 Stanley Marcus
http://www.perakende.org/ozel-kategori/ekonomi/musteri-beklentileri-mi-musteriyi-beklemek-mi-1208518235h.html

28 Haziran 2013 Cuma

Müşteri Ne Kadar Bekler?

Otomobil alımı, banka işlemi, tüpgaz siparişi, poliçe satın alma, call center arama ve diğerleri… Müşterinin şirketlerle ilişkilerinde hep bir “bekleme” zorunluluğu ortaya çıkıyor. Ancak, bazı şirk...

Otomobil alımı, banka işlemi, tüpgaz siparişi, poliçe satın alma, call center arama ve diğerleri… Müşterinin şirketlerle ilişkilerinde hep bir “bekleme” zorunluluğu ortaya çıkıyor. Ancak, bazı şirket ve sektörlerde bu süre bazen ortalamaların çok üstüne çıkıyor, müşteriyi kaybetme noktasına getiriyor. Bu nedenle uzmanlar, her sektör ve ürün grubu için “Müşterinin tahammül edebileceği” sürelerin olduğuna dikkat çekiyorlar. Onlara göre, “Uzun süre bekleme, ciro kaybına da neden olabilir.” O nedenle yeni dönemde “İdeal bekleme süresi” için stratejiler geliştirilmeli…

Tansaş, 2004 yılında müşterilerine şöyle ilginç bir vaatte bulundu: “Bundan sonra mağazalarımızda kasa önünde gereksiz sıra beklemeyeceksiniz”… Dönemin genel müdürü Servet Topaloğlu, stratejilerini açıklarken, “Perakendede sadece fiyata odaklanarak rekabet etmek yetersiz. Tüketiciler artık hesaplı fiyatın yanında kendilerine ilave değer yaratan yenilikçi hizmetler de bekliyor. Biz de son olarak müşterilerimizi en çok rahatsız eden konu olan, kasa önlerinde sıra beklemeye bir çözüm geliştirdik” diye konuşuyordu.

Tansaş’ın bu manevrası “bekleme süresi”nin müşteri memnuniyeti için ne kadar kritik konu olduğunu ortaya koyuyor. Şirketin genel müdürü Servet Topaloğlu, bu durumu aynı toplantıda şu sözlerle anlattı: “Yapılan araştırmalar müşterilerin kasalarda sıra beklemekten hoşlanmadığını ortaya koyuyor. Üstelik bazı kasalar kapalıysa keyifle yapılan alışveriş, mağaza çıkış noktasında müşterilerin tepkisine dönüşüyor.”

Tansaş, bu konuyu çok boyutlu ele alıp bir çözüm geliştirdi. Bu sayede açık olmayan bir kasadan dolayı diğer kasalarda sıra varsa, mağaza yöneticisine durum bildirildiğinde, 3 dakika içinde de kasa hizmete açılır hale geldi. Açılmadığı takdirde de müşterinin alışveriş sepetindeki ürünlerin 20YTL’ye kadar kısmını hediye etmeye söz verdi.

Bu uygulama pek çok mecrada yer alan geniş bir reklam kampanyasıyla duyuruldu. Kampanyanın reklam filmiyle tanıtılmasının ardından Retailing Institute bir araştırma yaptı. İzmir, İstanbul ve Ankara’da bilgisayar yardımlı telefon mülakatında rastgele seçilen bin 4 kişiye reklamın ardından Tansaş’tan alışveriş yapmak isteyip istemediği soruldu.
Mülakata katılanların yüzde 62’sinden gelen yanıt ise “evet” oldu.

hed“İdeal bir süre olmalı”Bu araştırmanında açıkça ortaya koyduğu gibi bugün müşteri bekleme süresi yalnız perakende için değil, tüm sektörler için hassas bir konu. Müşteriler banka şubelerinde işlemleri gerçekleştirirken, benzin istasyonlarında benzin alırken, tüp ya da su siparişi verdikten sonra uzun süre beklemek istemiyorlar. Ancak, tüm bu işlemleri yapmak, kaskolarını yenilemek, şirketlerin çağrı merkezlerinde bir ürün ve hizmet hakkında bilgi almak için hep belli bir süre beklemek durumunda kalıyorlar. Bir şirketin genel müdürü, yeni otomobil alımı sırasında başından geçenleri şöyle anlatıyor:
“Yeni otomobilimi teslim almaya gittiğimde, aslında ödemeler, vergiler, plaka bütün işlemler tamamdı. Sadece imza atıp, faturayı alacaktım. Bu 5 dakika anlamına geliyordu. Oysa, randevulu gitmeme rağmen 45 dakika bekledim.”
Bu genel müdüre göre, her sektörde müşteri için bir “ideal bekleme” süresi olmalı ve bu müşteriye bildirilmeli.

Örneğin, perakendecilikte hızlı büyüyen Kiler’in böyle bir straetjisi var. 110 marketlik bir zincir olan Kiler’de müşteriler kasadaki tüm işlemlerini 10 dakikada halledebiliyorlar.
Kiler Bilgi İşlem Müdürü Bahattin Alcan, “Mağazadaki kasa sayısı mağazanın metrekaresine göre hesaplanarak belirleniyor. Bu nedenle müşteri ancak olağanüstü durumlarda sıraya giriyor. Perakende sektöründe müşterinin kasa kuyruğunda bekleme süresi ortalama 15-20 dakika iken bizde kasa kuyruğunda bekleme ortalama 10 dakikadır.”

Süre arttıkça ciro azalıyorBugüne kadar yapılan pek çok araştırma da bekleme süresinin uzamasının yarattığı olumsuz etkileri açıkça ortaya koyuyor. İngiltere’de perakende sektöründe faaliyet gösteren IGD’nin araştırma sonuçları, bekleme süresinin müşteriler açısından önemini ortaya koyuyor. Bu araştırmada katılımcılara “Alışverişte sizi en çok rahatsız eden konular ne” diye soruluyor. Katılımcıların yüzde 42’si, kendilerini en çok rahatsız eden konunun ödeme noktalarındaki bekleme süreleri olduğunu söylüyorlar. Aynı araştırmada alışveriş deneyiminin daha iyi hale gelmesi için nelerin geliştirilmesi gerektiği sorusuna ise katılımcıların yüzde 39’u “Ödeme noktalarında sıra olmaması” yanıtını veriyor.

Emory University Goizueta Business School’dan Richard Metters ve ekibinin gerçekleştirdiği bir araştırma da bir şey satın almak için harcanan zamanın doğrudan ciro kaybına neden olduğunu ortaya koyuyor. Metters, kuyruktaki müşterinin bekleme süresinin uzamasının müşteriyi kızdırdığını belirtirken, “Bekleme süresi uzadıkça, kızgın müşterilerin sayısı artıyor, iş kaybı da kaçınılmaz oluyor. Bu da ciro kaybını getiriyor” diyor.

Müşteri ne kadar bekler?Peki müşteri her sektörde ne kadar bekler?... Pazarlama uzmanları, bu soruya kesin bir yanıt bulmanın şimdilik mümkün olmadığını söylüyorlar. Bunun da her işyerinde hizmet maliyeti ile tüketicinin bekleme maliyetinin farklı olmasından kaynaklandığını belirtiyorlar.

Ancak, yine de bu konuyla ilgili yurtdışı kaynaklı olmak üzere bir takım araştırmalar da yok değil. Örneğin, ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, müşteriler hizmet sektöründe telefonların en fazla 15 saniye içinde ya da en fazla 5 kez çaldıktan sonra açılmasını buluyor. Aynı araştırma bu sürenin 2 katına çıktığı durumlarda da 10 müşteriden 8’inin telefonu kapattığını ortaya koyuyor.

Marka ve pazarlama uzmanı Fatoş Karahasan, telefonun aranan kişi tarafından kapatılmasına neden olan bu tür “terk” çağrılarının üzerinde önemle durulması gerektiğini söylüyor. Terk çağrılarının neden önemli olduğunu da şöyle açıklıyor: “Bir hizmet almak için çağrı merkezini arayan ve dakikalarca bekletildikten sonra hiçbir cevap alamadan çağrıyı sonlandırmak zorunda kalan bir müşteri veya müşteri adayının memnuniyet derecesini tahmin etmek zor değil. Herkes tarafından tereddütsüz kabul edilen tek bir gerçek var ki, o da terk çağrıların müşteri memnuniyetsizliği yarattığı.”

Her ne kadar sektörler için standart bir bekleme süresinden bahsedilemese de, bazı sektörlerde bu süreler ortalama olarak ifade edilebiliyor. Örneğin GSM sektöründe, sektörün lider şirketlerine göre çağrı merkezlerindeki bekleme süresi ortalama 22 saniye. Tüpgaz pazarında 30, damacana su pazarında 30-45 dakika. Yine sektörün lider kuruluşlarının verdiği rakamlara göre de bankacılık sektöründeki işlemlerin gerçekleştirilmesi de ortalama 10 dakika alıyor.

Bekleyen müşteriyi eğlendirin

Araştırmaların ve uzmanların ortaya koyduğu gibi müşteriyi bekletmenin yarattığı kayıplar çok. Ancak, müşteriyi hiç bekletmeden ürün ve hizmet sunmak da çoğu şirket için mümkün değil. Hatta bazı durumlarda bekleme süresini azaltmak bile oldukça zor.
Buna karşın bekleme süresi azaltılamasa bile yarattığı olumsuz etkileri gidermek mümkün.
Richard Metters, bunun için ne yapılması gerektiğini şöyle açıklıyor:
“Gerçek bekleme süresi azaltılamasa bile, algılanan bekleme süresi kısaltılarak müşteri kaybı azaltılabilir. Bunun için de perakendeciler mağaza ortamını daha cazip ve eğlenceli hale getirmeliler. Böylece kuyruktaki müşterinin sıkıntısını azaltabilirler, tüketicilerin dikkatini dağıtabilirler.”
Profesör Dr. Nükhet Vardar da hizmet maliyetini artırmadan tüketiciyi bekletme maliyetini düşürmek isteyen bazı şirketlerin yaratıcı uygulamalarla bunu başardıklarını söylüyor.

Vardar, yaratıcı uygulamalara şunları örnek veriyor: 

“Bir otelde yavaş işleyen asansörleri değiştirmenin maliyetinin çok yüksek olacağını hesaplayan yöneticiler, asansör bekleme lobisine boy aynaları yerleştirme yolunu seçti. Asansör bekleyenler bu şekilde oyalandıklarından bekleme süreleri onlara fazla gelmedi. Bazı bankalar ise bekleme sürelerinin daha az hissedilmesi için müzik yayını yapıyorlar.”

İki GSM şirketinin stratejisi

Türkiye’de durum sektörden sektöre ve şirketten şirkete farklılık gösteriyor. Örneğin, GSM sektörünün lider şirketi Turkcell, çağrı merkezine gelen çağrıların yüzde 80’inin ilk 20 saniyede yanıtlanmasını hedefliyor.
Turkcell’de aylık ve yıllık olarak müşterilerin bekleme süreleriyle ilgili memnuniyeti düzeylerini ölçmek için kapsamlı araştırmalar da yapılıyor. Bilgisayar destekli telefon görüşmeleri yöntemiyle müşteri memnuniyeti ve bağlılığı sürekli ölçülüyor. Yetkililer, “Bu araştırmalardan edindiğimiz bulgular ve müşteri geri bildirimlerini değerlendiriyoruz ve bekleme süresini daha cazip hale getirecek yöntemler uyguluyoruz” diyor.
Telsim ise çağrı merkezini arayan müşterilerinin ortalama bekleme süresinin “bir dakikanın altında”olduğu bilgisini veriyor. Yetkililer, şirketin son 5 yıl içinde bu konuda performansını 2 kat artırdıklarını belirtiyor.

Telsim’de müşteri temsilcisileri ile görüşen müşterilerin taleplerinin yüzde 93’ü de telefonda aynı anda 120 saniye içinde karşılanıp sonuçlandırılıyor. Daha detaylı inceleme, araştırma ve hesaplama gerektiren yüzde 7’lik kısım ise ortalama 10 saat içinde çözümleniyor. Müşteriler işlem sonucu hakkında yazılı ve sözlü olarak bilgilendiriliyor.

Şirketler “kısa süre” peşinde

Aygaz, tüplügaz pazarında 61 ilde toplam bin 400 tüplügaz bayisiyle Türkiye’nin en yaygın dağıtım ağlarından birine sahip. Şirketin müşterilerine ürün teslimatı ise ortalama 30 dakikada gerçekleşiyor. Bu süre şehir merkezlerinde 15 dakikaya kadar düşüyor.
Teslimat hızında lider olduklarını belirten Aygaz Pazarlama Grup Müdürü Rıdvan Uçar, “2005 müşteri memnuniyeti araştırmasına göre pazarda memnuniyet yaratan en önemli kriter ‘kalite ve güvenlik’ten sonra, ‘teslimat hızı’. Diğer markaların teslimat süreleri ile kıyaslandığında Aygaz bu konuda açık ara önde” diyor.

Uçar’a göre teslimat süresi tüketicilerin marka kararlarını da önemli ölçüde etkiliyor. Aygaz, bekleme sürelerinde farklılaşmaya gidebilmek amacıyla 2005’te GPRSli yeni sipariş sistemini faaliyete geçirdi. Sistem teslimatın hızlı yapılmasını ve tüpün teslimatı sonrası merkeze bilgi akışını sağlıyor.

2004 yılında faaliyete geçen Saka Su, kısa zamanda İstanbul, Ankara ve Marmara Bölgesi’nde pazar lideri 2 markadan biri oldu. Saka Su Marka Müdürü Pınar Algım, “Bu başarıyı güvenilir bir su markası olmanın yanı sıra hızlı ve güçlü dağıtım ağımızla yakaladık” diyor. Saka Su, müşterilerine ortalama 30-45 dakika içinde siparişlerini ulaştırıyor.
Saka Su bayilerinin yarısı müşteri takip programını kullanıyor. Tüketicinin telefon ile sipariş geçmesiyle birlikte bayiler elektronik kayıt alıyorlar. GPRS sayesinde de sahada bulunan dağıtım elamanlarına abone ve adet bilgilerini geçiyorlar. Müşteriye su teslim edildiğinde de, teslim eden dağıtım elemanı, “teslim edildi” bilgisi geçiyor. Bu sayede sipariş anından teslimat anına kadar olan süreyi ölçebildiklerini ifade eden Pınar Algım, sistemin diğer avantajlarını da şöyle sıralıyor: “Dağıtım elemanlarımız bu sistem sayesinde sürekli dükkana bağımlı kalmıyor ve sahada da bekleyebiliyorlar. Müşteri takip programı aynı zamanda dağıtım maliyetlerinde de yaklaşık yüzde 25’lik bir iyileştirme sağlıyor.”

Saka Su 2006 yılı sonunda da bayilerinin yüzde 80’ininde bu sistemi kullanmayı hedefliyor.

LEVENT KUAS/ELECTROLUX DIŞ TİCARET MÜDÜRÜ

“ALT GELİR GRUBUNUN BEKLEMEYE TAHAMMÜLÜ AZ”
“SEKTÖR ORTALAMASININ ALTINDAYIZ”

Electrolux bayilerinin Türkiye çapında ortalama bekleme süresi siparişin verilmesini takiben 3 gün, nihai müşterilerin ise 1 gün. Electrolux Dış Ticaret Müdürü Levent Kuas, hem son müşterilerin hem de bayilerin bekleme sürelerinin Türkiye’de sektör ortalamalarının altında olduğunu söylüyor. Son müşteriler için bekleme süresinin 1-2 günü, bayiler için ise 3-4 günü geçmemesi gerektiğini belirtiyor ve devam ediyor:

REKABETTE SÜRE ÇOK ÖNEMLİ 
Yerli üretimdeki kapasite artışı ve pazarda firma sayısının artması sonucu beyaz eşyada rekabet yoğunlaştı. Ürün seçeneğinin artmasıyla fiyat, kalite gibi doğrudan ürünle ilgili konular dışında, teslimat süresi ve organizasyonu gibi özellikler de tüketici kararında etkili olmaya başladı. Şirketler de bu konuya eğilmeye başladılar. Ayrıca lojistik sektöründe son yıllarda yaşanan gelişme de teslimat sürelerini olumlu etkiledi. Teslimat sürelerinde sektör genelinde önemli bir iyileşme sağlandı.

ALT GELİR GRUBUNU BEKLETMEMELİ
Beyaz eşya sektöründe bekleme sürelerine karşı alt gelir grupları ile üst gelir gruplarının verdiği tepki farklı. Üst gelir grubuna hitap eden ürünlerdeki farklı teknolojik özelliklere sahip olan az sayıda seçenek olduğu için ve bu gelir grubu markaya daha fazla değer verdiği için bir süre bekleyebiliyorlar.
Ancak orta ve alt gelir grubuna hitap eden segmentlerde, birbirine yakın çok sayıda ürün olduğu için bu gruptaki tüketiciler istedikleri ürün için beklemiyor, farklı seçeneklere yöneliyorlar. Bu nedenle bu kesime yönelik teslimat sürelerinin olabildiğince kısa tutulması gerekiyor.

GARANTİ BANKASI, BEKLEME SÜRESİNİ 5 YILDA YÜZDE 52 AZALTTI
BEKLEME SÜRESİ 10 DAKİKA
Garanti Bankası şubelerinde müşterilerin ortalama bekleme süreleri 10 dakika. Çağrı merkezinde ise yanıt alabilmek için ortalama 30 saniye bekleniyor. Garanti Bankası Organizasyon ve Şube Destek Birim Müdürü Sebahat Yalçın, “Bu rakam hedef bekleme süreleriyle uyumlu. Her ay bekleme süreleri sonuçlarını değerlendirerek hedeften sapmaları ölçüyor, insan kaynağımızı yeniden gözden geçiriyoruz” diyor.

“SEKTÖRDE İYİ KONUMDAYIZ”
Garanti Bankası Çağrı Merkezi Müdürü Murat Akgün ise bu rakamların sektör ortalamasını ve çağrı merkezininin yanıtlama hızını ölçmek için yaptıkları benchmark’a göre sektörde iyi bir konumda olduklarını söylüyor.
Akgün, aynı zamanda son 5 yılda iş süreçlerini sürekli geliştirmek amacıyla yaptıkları çalışmalar sayesinde bekleme süresinde yüzde 52 oranında iyileşme sağladıklarını belirtiyor.

ÖNCELİKLİ MÜŞTERİYE HIZLI İŞLEM 
Bu gelişmede gerçekleştirilen teknoloji yatırımlarının ve kapasite planlamasının revize edilmesinin payı büyük. Garanti Bankası, çalışma büyüklüğü diğer müşterilere göre daha yüksek olan müşterilerine de şubede daha hızlı işlem olanağı sunuyor. Sebahat Yalçın, “Bu da bekleme sürelerine pozitif olarak yansıyor” diyor. Banka ayrıca bekleme sürelerinde olumsuz algıyı giderecek farklı önlemlere de başvuruyor. Örneğin şubelerde bekleme alanlarını daha geniş ve aydınlık tutarak müşterilerini rahat ettirmeye çalışıyor.

PROF. DR. NÜKHET VARDAR / “TÜRK MARKALARININ GÜNDEMİNDE BU KONU ŞİMDİLİK YER ALMIYOR”Bu konu üzerinde yurtdışında yapılan araştırmalar tüketici bekleterek ve tüketiciyi bekletmeden verilen hizmetin maliyetini ayrı ayrı ölçerek, toplam maliyeti hesaplıyor. Bu iki maliyet kaleminin kesiştiği noktayı her işletme için ayrı ayrı hesaplama önerisi getirilmekte. Çünkü tüketiciyi bekletme maliyetini düşürmek, hizmet maliyetinin artması anlamına geliyor. O nedenle amaç bu iki maliyeti optimal noktada dengeleyebilmek. Bunu başaran işletmeler de bu konuda yaratıcılıklarını kullanıyorlar.

BEKLEMEYİ SORUN YAPMIYORUZ 
Türkiye’de tüketici hakları henüz emekleme evresinde. Kazanılmış haklar tüketici tarafından bilinmiyor. Bu nedenle bugün bizim markalarımızın gündeminde batı dünyasında olduğu gibi, müşteri bekleme süreleri bir sorun olarak yer almıyor. Son 3-5 yıldır bizler “1 saatte kuru temizleme yapma” vaadiyle, “5 dakikada açılma sözü veren süpermarket kasaları ya da 20 YTL nakit ikramiye”lerle tanışmış bulunmaktayız.

MARKANIZ POMPACIYA EMANET
Unutulmaması gereken şey; markaya yapılan yatırımın tüm sorumluluğunun günün sonunda benzin istasyonlarında pompacıya, bankalarda gişe görevlilerine ya da çağrı merkezi çalışanlarına, şirketlerde santral memurlarına devredilmiş olduğudur. O nedenle dileyelim Türkiye’de kısa sürede açılan telefonlarıyla, saniyelerle işlemi tamamlayan call-center görevlileriyle övünebilen şirket yöneticilerimiz olsun.



Nilüfer Gözütok
ngozutok@capital.com.tr
http://www.capital.com.tr/musteri-ne-kadar-bekler-haberler/18705.aspx

Müşteri Sizden Gerçekte Neler Bekler?

İyi bir satışçı olmak istiyorsanız müşterinizin aslında sizden ne beklediğini anlamalısınız,müşteri sizden ürün veya hizmet alabilir,hatta bazen sadece bir fikri bile satabilirsiniz,ama unutmayın müşteri sizden ne alırsa alsın tek istediği şey mutlu olmaktır,bunu bazen sattığınız ürünün sağlamış olduğu ekonomiyle,veya sattığınız herhangi bir hizmet sayesinde başarabilirsiniz.Müşteriye ne satarsanız satın onu heyecanlandıramazsanız ve sizin samimiyetinize ve profesyonelliğinize inanmazsa sizden almayacaktır,aslında tüm bunlara baktığımızda müşterinin sizden aldığı tek bir şey var tatmin hissi,bunu bilirseniz satamayacağınız hiç bir şey olmaz.

* Hizmetinizin her zaman desteğe ihtiyacı olduğunu varsayın.
* Her müşterinizin kendisini önemli hissetmesini sağlayın.
* Müşteriler insanların hizmet etmesini ister makinelerin değil.
* En iyi müşterilerinize tutkuyla hizmet verin.
* Onlar için zaman harcadığınızı gösterin.
* Elle yazılmış, kişiye özel yazışmalar yapın.
* Müşteriler hızlı hizmet ister. Telefona birinci çalışından sonra ba­kın. Çalışma ortamınızı kolayca bulacağınız şekilde düzenle­yin.  Bu size yarı yarıya zaman tasarrufu sağlayacaktır.
* Ağırlama sanatında ustalaşın. Gerçekten yetenekli bir kabul görevlisi işe alın. Bu kişi sizinle müşteriler arasındaki bağlantıyı kuran ilk cephedir.
* Bütün müşterilerinize şükran duyun. Eskilerine bile!
* Müşterilerinizin sırlarını tutun.
* Her sözü yazılı hale getirin.
İşle İlgili Davranışların 10 Kuralı

*Konuşmaya başlamadan önce, karşınızdakinin sözü bittiğinde bir saniye bekleyin.
* Tüm bedeninizle dinleyin.
* Olumlu olun.
* Diğerleri hakkında iyi konuşun.
* Adları ezberleyin.
* Etkileyici olmaya çalışmayın. Bu çaba görünür olduğunda değeriniz düşer.
* Cep telefonu görüşmelerini ortalık yerde yapmayın.
* Övgüde bulunun ama bunu abartmayın.
* Şüpheye düştüğünüzde kibar olun.


27 Haziran 2013 Perşembe

OYUNA DAYALI REKLAM

İnternetin yaygın olarak kullanılması ile birlikte, kullanıcı sayısında gün geçtikçe büyük artışlar gözlenmektedir. Bu artışlarla birlikte, pazarlama dünyası; tüketiciye ulaşmak amacıyla kitle iletişim araçları arasında olan internete önemli bir rol biçmiş ve yukarıda da sözü edilmiş olan yeni pazarlama türlerinin uygulandığı ortam haline getirmiştir. “Advergaming”, yani oyunlar üzerinden pazarlama/reklam faaliyetleri, pazarlama dünyasına katılan yeni bir yöntem olarak tüketicilerin karşısına çıkmıştır. Oyunlar üzerinden pazarlama/reklam; müşterilere çok çeşitli reklam mesajlarını göndermek için, etkileşimli oyun teknolojilerini kullanmak olarak tanımlanmaktadır (Infomag, 2010).

Oyuna dayalı reklamlarda reklamveren, reklamını yaptığı ürünü ya da markayı bir hayat stili ya da aktiviteyle bağdaştırırlar. Oyuna dayalı reklamlar kullanıcının bazen bir yıldız, bazen bir patron, bazen de bir uzman rolünü üstlenebildiği ilginç bir dünyaya sahiptirler. Bu dünyanın gerçek olmaması kullanıcıların reklamlardan olumlu bir şekilde etkilenmesini engellemez. Tam tersine oluşturulan konsepte oturtulan kullanıcı, kendi oluşturduğu yüksek duygulanım içerisinde oyunun içeriğine tamamen dikkat eder (Marolf, 2007: 12).

Oyuna Dayalı Reklamın Tarihsel Gelişimi

İnternetin çok hızlı bir şekilde yaygınlaşmasına paralel olarak kapitalist sistemin doğası gereği ticarileşmesi de kaçınılmaz olmuştur. İnternetin reklam amacıyla ilk kullanımı da, var olan basılı tanıtım materyallerinin dijital hale getirilerek yayınlanması ile başlamıştır. Bunu bannerlar, arama motoru reklamları ve linkler takip etmiştir. Bunların hepsi de bireyin isteği dışında sunulan ve bazı durumlarda yapılmak istenen işi engelleyen, sistemi yavaşlatan, bireyi yanlış yönlendiren sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu tür reklamların etkisinin görece azalacağını varsayan reklamverenler ve ajansların alternatif reklam arayışları sırasında ortaya çıkan bir tür olarak oyuna dayalı reklamlar doğmuştur. Henüz çok yeni bir tür olmakla birlikte oyun yaratım maliyetlerinin düşük, etkisinin yüksek olması çok hızlı yayılmasını sağlamıştır.
Oyuna dayalı reklam “advergaming” terimi Ocak 2000 tarihinde Anthony Giallourakis tarafından üretilmiş bir terimdir. İlk olarak, Amerika'da yayımlanan aylık bir dergi olan Wired'te 2001 yılında "Jargon Watch" köşesinde yer almıştır (www.cyberarts.com).

Oyuna Dayalı Reklam Türleri
İnternet üzerinden gerçekleştirilen pazarlama iletişimi faaliyetlerinin en yeni ve ilgi çeken türü olan oyuna dayalı reklamın şu an uygulanan 3 türü bulunmaktadır. Bu türler ve açıklamaları aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmaktadır (Wikipedia, 2010).

ATL Türü Oyuna Dayalı Reklam
İngilizce “Above the Line” kelimesinin kısaltması olan ATL türünde, belirli bir ürün ya da markaya özel üretilen uygulamalar yer almaktadır. Bu oyunlarda amaç potansiyel müşterilerin sitede daha çok vakit geçirmesi ve ilgili ürün veya hizmetten daha çok haberdar olmasıdır.
Bu oyunlar genellikle firmanın ürünlerini doğrudan içerir ve yine genelde arcade oyunlarının yeniden uyarlanmış halleridir. Oyun sırasında sık sık firmayla ilgili önemli bilgiler kullanıcıya aktarılır.

BTL Türü Oyuna Dayalı Reklam
BTL (Below the Line) türü oyunlarda ise genel olarak dikkat çekmeyi amaçlayan sosyal, ekonomik konularla ilişkili uygulamalar yer almaktadır. Bu grupta yer alan oyunlar, normal bir oyun gibi yayınlanır ve oyuncuların o konuyla ilgili daha çok araştırma yapmaları hedeflenir.

TTL Türü Oyuna Dayalı Reklam
TTL (Through the Line) türü oyunlar ise online oyun sitelerindeki, ürünle veya markayla bağdaştırılabilen oyunlara sponsor olunarak, ürün görsellerini ve reklam sloganını oyuncuya ileten uygulamalar buna örnek verilebilir.
TTL tarzı oyunlarda, oyun içerisinde oyuncunun istenilen siteyi ziyarette bulunması için ikna etmeye çalışan URL linkleri bulunur. Oyuncuyu bu sitelere ziyaret etmeye ikna etme yöntemleri kullanılan oyun ve yapımına göre değişiklik gösterir. Genellikle oyuncuyu merakta bırakacak şekilde bir gizli mesaj bu URL yoluyla oyuncuya gönderilir ya da bu URL’ler oyunun arka planında yer alır ve bu zemindeki bazı detayların sadece bu link yoluyla görülebileceği mesajı verilir.

Oyuna Dayalı Reklamların Etkinlik Ölçümü
Oyuna dayalı reklamlarda ölçümleme ve ücretlendirme diğer türlerden oldukça farklıdır. İlk olarak oyuna dayalı reklamın, reklamveren işletme tarafından mı yaptırıldığı, yoksa yapılan bir oyun içerisine mi markanın yerleştirildiği sorusu önem taşımaktadır. Var olan bir oyuna reklam verildiğinde, oyun üreticisi firmanın öngördüğü ücreti ödemek yeterlidir.
Oyuna dayalı reklam işletme adına yaptırıldıysa, üretici firmaya ücreti ödenerek, işletmenin kendi sitesinde ya da satın alacağı başka bir alan adı altında cüzi miktarlardaki alan adı ve hosting masrafları da karşılanarak oyun tüketicinin beğenisine sunulabilir.
Oyuna dayalı reklamların ölçümlemesinde ise reklamveren işletmenin denetiminde olmayan oyunlarda ölçümleme şansı düşük olmakla beraber, oyunun oynanma sayısına orantılı olarak reklamın görüntülenme yüzdesi, oyundan siteye yönlendirme linki var ise yönlendirme oranları dikkate alınmalıdır.
Oyuna dayalı reklam aktivitelerinin zor ama başarılı olan türü olan işletme adına yapılmış oyun tabanlı reklamlarda ölçümleme çok daha güvenilir tekniklerle yapılabilmektedir. Oyunu oynayabilmek için çoğu zaman üyelik gerekmektedir. Burada üye sayısı, her üyenin hangi sıklıkla, ne kadar zaman bu oyunu oynadığı gibi bilgileri elde etme şansı bulunmaktadır. Ayrıca üyelikte alınan bilgiler de işletme için önemli olan tüketici bilgilerini içerdiği için tüm faaliyetlerde kullanılabilecek bir veri bankası oluşturulmaktadır.

Oyuna Dayalı Reklamın Faydaları
Oyuna dayalı reklam internet mecrası üzerinden yaygınlaşan pazarlama iletişimi faaliyetleri içerisinde yeni gelişen bir tür olduğu için pazarlama iletişimine önem veren büyük çaplı işletmeler dışında iş dünyasında detaylı olarak bilinmeyen bir reklam alanıdır. Özellikle gününün önemli kısmını bilgisayarda geçiren genç yetişkin çalışanlara, üniversite öğrencilerine, ergenlik dönemi gençlere ve bilgisayar kullanabilecek yaştaki çocuklara yönelik marka konumlandırma faaliyetlerinde kullanılabilecek düşük maliyetli bir reklam türüdür. Görsel olarak iyi hazırlanmış, hedef kitleyi etkileyebilecek şekilde kurgulanmış ve doğru kanallar kullanılarak tanıtımı yapılmış bir oyuna dayalı reklamın başarı şansı yüksektir. 
Doğru kurgulanmış ve profesyonelce hazırlanmış bir oyuna dayalı reklam ile tüketicilerin işletmeyi/markayı tanımaları, tanınan bir markanın bilinirliğinin artması sağlanırken, oyunu oynamak için üye olan tüketicilerin demografik verilerine de sahip olunabilmektedir. Bu veriler ilgili kampanyada ve daha sonra gerçekleştirilecek diğer tüm faaliyetlerde değerlendirilebilecek önemli bilgilere dönüştürülebilir (Ce, 2010).
Tüm kitle iletişim araçları pazarlama iletişiminde ayrı ve önemli yere sahip olmakla birlikte bir değerlendirme yapmak gerekirse; Saniyelerle sınırlı TV ya da radyo reklamlarının yada sayfalar arasına sıkışmış bir gazete reklamının görünmeme, ilgi uyandırmama, hedef kitleye ulaşamama gibi problemleri olabilmektedir. Ayrıca bu reklamları izlemeyi tüketici talep etmez, reklamveren işletme, mecra sahibi ile anlaşarak reklamını tüketici kitlelere ulaştırmaya çalışır. Çok büyük bütçelerle tüm mecralar kullanılarak hazırlanan bir reklam kampanyası değil ise hedef kitleye ulaşma olasılığı düşük olabilir.
Klasik iletişim mecralarında reklam tek bir kanal üzerinden yayılmaya çalışıldığında çeşitli teknik sebeplerden ve yüksek düzeydeki reklam yayım/yayın ücretlerinden dolayı süreler kısa tutulmaktadır. Bu kısıtlı zaman zarfında tüketicilere ulaşmayı ve istediği mesajı vermeyi başarabilen yaratıcı reklamlar dışındakiler hariç, çoğu reklam sonuçsuz ya da hedefin uzağında kalmaktadır. Şu an itibariyle reklam pastasından aldığı pay itibariyle diğer mecralar ile karşılaştırılamayacak derecede küçük olmakla birlikte, çok daha düşük düzeydeki maliyetleri, potansiyel tüketiciyi dakikalarca sitede tutmayı sağlayabilmesi, tüketiciye reklamı zorla değil kendisi kabul ettiği için reklamı izletmesi, oyuncuya eğlenceli zaman geçirterek ürün/hizmet ile arada olumlu bir bağ kurulması oyuna dayalı reklamın önemli avantajları olarak öne çıkmaktadır.

ÖRNEK UYGULAMALAR
Bu bölümde uluslar arası boyutta ve Türkiye’de başarı kazanmış advergame uygulamaları ayrıntılı olarak incelenecektir.

Dünya'dan Örnek Uygulamalar
2008 Pekin Olimpiyatlarında, hem 100 hem 200 metrede dünya rekoru kırarak en gözde sporcu olan Jamaikalı Usain Bolt’un sponsoru olan spor ayakkabı üreticisi işletme bu başarıyı kazanca çevirmek, bilinirliğini arttırmak ve başarıdaki payını ortaya koymak için bir advergame geliştirdi. Hazırlanan oyunda Usain Bolt ile 100 metrede klavyenin tuşları kullanılarak yarışma imkânı sağlanıyor.

Bu advergame sitenin koşu ayakkabıları bölümüne yerleştirilmiştir. Oyunun olduğu sayfada aynı zamanda sponsor olunan atletlerin tanıtımları, sokak röportajları ve ürün tanıtımları yapılmaktadır. Ayrıca gerçekleşecek aktivitelerin duyuruları, gerçekleşmiş aktivitelerin fotoğraflar ve videoları ile e-posta bilgilendirmesi talep edenler için üyelik talep satırı konarak site zenginleştirilmiştir. Advergame ve diğer tutundurma faaliyetleri dolayısıyla markaya karşı olumlu bakış açısı oluşan ve ürünü satın alma talebi olan potansiyel tüketiciye yönelik olarak site içerisinde sanal mağazacılık hizmeti de sunulmaktadır.  

İNTERNET REKLAMCILIĞI

TDK Güncel Türkçe Sözlükte reklam: “Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol. Bu amaç için kullanılan yazı, resim, film vb.” olarak tanımlanmaktadır (2009). Amerikan Pazarlama Birliği’nin (AMA) tanımına göre ise reklam; bir ürün, hizmet veya fikrin bedelinin ödenerek, kişisel olmadan açıkça anlaşılabilecek şekilde yapılan, yüz yüze satış dışında kalan tanıtım faaliyetleridir (Türkmen, 1996: 23).

Pazarlama iletişimi faaliyetleri içerisinde en fazla paya sahip tür olan reklam etkinliği için yapılan, genel hatlarıyla benzer olmakla birlikte, nüanslara sahip tanımlamalar bilgi çağının hızlı değişim sürecinde sürekli olarak güncellenme ihtiyacı duymaktadır.

Özellikle internetin ve dijital alandaki görsel tasarım araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşması ile birlikte reklam türleri ve uygulama şekilleri üzerine çok sayıda değişik fikir ortaya çıkmıştır. Bu gelişim ve değişim sürecinin pazarlama iletişimi üzerine etkileri konusunda fikir üretenlerden Joe Cappo, yakın gelecekle ilgili olarak; internet reklamlarını yoğun olarak tercih edilecek bir mecra olarak tanımlamaktadır. Reklamcıların ve pazarlamacıların dikkate alması gereken özellikle çocuk ve gençlerin medya tüketim biçimidir. Video oyunları, cep telefonları, bilgisayarlar ile büyümüş olan bu gruplar, teknolojik yönlenmeleri nedeniyle bir medyadan diğerine durmaksızın geçebilme kabiliyetine sahiptirler (Cappo, 2004: 220).

İnternet Reklamcılığının Gelişimi

1994 yılında Hotwired.com tarafından ilk defa internette reklam yapılmıştır. Adı geçen şirket bu tarihte banner reklamlarını ilk defa satmıştır. Aynı zamanda bu tarih ilk ticari web tarayıcısı Netscape Navigator 1.0’ın da piyasaya sürüldüğü tarihtir (Hyland, 2010). Bunu müteakip Sun Microsystems internet reklamcılığı için bir devrim sayılabilecek Java programını piyasaya sürmüştür. Bu program; metinleri, hareketli resim ve sese dönüştürmesi nedeniyle reklamcılıkta kullanılması açısından büyük bir gelişmedir.

Amerika'da ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de internet reklam faaliyetleri için kullanılmaya başlanmış ve 1998 yılından itibaren Reklamcılar Derneği, başarılı internet reklamlarını ödüllendirmek için kristal elma ödülü vermeye başlamıştır (Pırnar, 2005: 167).

İnternet Reklamcılığının Önemi

TÜİK’in 2009 yılı Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’deki hanelerin internet bağlantısı 2007 yılında yüzde 19,7 iken, 2008 yılında yüzde 25,4’e çıkmıştır. 2009 yılında ise yine önemli bir sıçrama göstererek yüzde 30’a ulaşmıştır.

Aynı anketin sonuçlarına göre 16–74 yaş grubundaki bireylerin internet kullanım oranları da yıllar itibariyle önemli bir artış göstermektedir. Toplumsal düzeyde artan internet kullanma oranına paralel olarak sanal dünya, işletmeler için giderek artan oranda önemli bir mecra haline gelmektedir. 

TÜİK anketinin ortaya koyduğu bir diğer önemli sonuç ise; 2009 yılının ilk çeyreğinde bireylerin % 72,4’ünün e-posta göndermek-almak, % 70’inin gazete ya da dergi okumak,  % 57,8’inin sohbet odalarına mesaj ve anlık ileti göndermek, % 56,3’ünün oyun, müzik, film, görüntü indirmek ya da oynatmak gibi genel olarak iş dışında, boş zamanları değerlendirmek ve eğlenmek amacıyla interneti kullandığı gerçeğidir. Bu süre zarfında bireylerin gönderilen iletişim mesajlarını algılama ihtimalinin daha yüksek olacağı varsayıldığında iyi hazırlanmış bir oyuna dayalı reklamın işletme hedefleri doğrultusunda başarılı olma şansı çok yüksektir.

ABD’de yapılan bir araştırma da internet reklamlarının öneminin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Morgan Stanley tarafından yapılan araştırmaya göre; 50 milyon kişiye ulaşımın internet ile 5 yıl, televizyon ile 13 yıl ve radyo ile 38 yıl sürdüğü belirlenmiştir (Hyland, 2010).

İnternet üzerinden reklamın kısa bir süre içinde bu denli gelişmesi, onun bazı üstünlükleri olduğunu kanıtlamaktadır. Keeler, bu üstünlükleri hızlı sunum, kolay değiştirilebilirlik, düşük maliyet, tüketici ilişkisi ve sınırsız yer ve zaman olarak tanımlamaktadır (1995: 171–172).

Amerika’da yayınlanan internet reklam gelirleri raporuna göre, ABD’de 2009'un ilk yarısında internet reklam gelirleri 10,9 milyar dolara ulaştığı görülmektedir. 2008 yılı ilk altı aylık verileri ile karşılaştırıldığında 5,3’lük bir artış gözlenmektedir (Btnet, 2010).

2008 yılı sonu itibariyle Türkiye reklam sektörü, bir önceki yıla oranla %3,4 büyüyerek yaklaşık 3.368 milyon TL’lik gelir hacmine ulaşmıştır. Sektörde en fazla yükseliş gösteren mecralarda trend değişmemiş ve internet, açık hava ve sinema mecraları yüksek büyüme performansı göstermiştir. 2007 yılında yaklaşık 140 milyon TL olan internet reklam geliri, 2008 yılında 185,6 milyon TL’ye yükselmiş, 2007 senesine göre %33 büyüyerek toplam reklam harcamaları içerisindeki payını %4,3’ten %5,5’e yükseltmiştir. İnternet rakamlarına tahmini “display”, seri ilan ve arama motoru reklamları dâhil; alışveriş ve turizm siteleri dâhil değildir. İnternet reklam harcamaları içerisinde ise özellikle “display” reklamlarının büyümesi %38’lik oranla dikkat çekicidir. Televizyon reklamlarının reklam pastasındaki payı %0,4 puan azalarak %50,4’e gerilerken, gazetelerin payı %2 puan gerileyerek %29,3 olmuştur. (Hürriyet, 2010).

İnternet Reklamcılığı Türleri

Örgütler interneti reklam amaçlı kullanılırken çeşitli yöntemlerden yararlanılır. Bu yöntemlerden en çok kullanılanları banner, e posta, kendiliğinden açılır pencere, arama motoru, link verme ve içerik sponsorluğudur (Atala,2006: 57). Oyuna dayalı reklam, yeni gelişen bir reklam türü olduğu için Atala'nın yaptığı bölümlendirmede yer almadığı ifade edilebilir.

İnternet Reklamlarının Etkinlik Ölçümü

İnternet reklamları da diğer kitle iletişim araçlarında olduğu gibi sektörel talepler ve tüketici ihtiyaçlarıyla, teknolojik gelişmelerle, yaratıcı ve yenilikçi buluşlarla çeşitlenmiştir. Değişim ve gelişim süreci tüm hızıyla devam etmektedir.

Online reklamlar, ilk olarak performans metrikleriyle ölçülmeye başlamıştır. Ölçümlemeler yardımıyla en doğru ve güvenilir sonuçlara ulaşmak çok önemlidir, çünkü kullanılan ölçümleme teknikleri ödeme metotlarının belirlenmesini sağlamaktadırlar. Click-through ölçümlemesi tıklama başına ödeme metodunun (PPC) gelişmesinde bir başlangıç noktası olmuştur. PPC metodu dışında görüntüleme başına ödeme(PPV), birim zaman başına ödeme (PPTU) metodları bulunur. PPV veya diğer adıyla “CPM” görüntülemeye, izlemeye dayanan bir ücretlendirme metodudur (Mangani, 2003: 299).


26 Haziran 2013 Çarşamba

PAZARLAMA İLETİŞİMİ


İşletmeler varlık amaçlarının gerektirdiği şekilde mal ya da hizmet üretmektedirler. Ancak ne kadar kaliteli ve tüketici açısından faydalı mal veya hizmet üretilirse üretilsin potansiyel müşteriler ürün hakkında bir şey duymadan ürünü alamayacakları için satış yapılamaz. Dolayısıyla temel hedef; mal ya da hizmeti pazarda bilinir kılıp rekabetçi ürünlere göre daha tercih edilir şekilde sunulması olmalıdır (Cohen, 2000: 66). Pazarlama iletişimi de üretilen mal ya da hizmetlerin varlığını tüketiciye duyuran ve işletmenin yaşamasını, gelişmesini sağlayan stratejik bir pazarlama aracıdır (Mucuk, 2001: 168–169).

Pazarlama İletişiminin Tanımı
Bir işletmenin, ürün ya da hizmetinin satışını kolaylaştırmak amacıyla üretici – pazarlamacı işletmenin denetimi altında yürütülen, müşteriyi ikna etme amacına yönelik bilinçli, programlanmış ve eş güdümlü faaliyetlerden oluşan bir iletişim sürecidir (Odabaşı ve Oyman, 2005: 82).
Bozkurt ise pazarlama iletişimini; “Reklam, halkla ilişkiler, satış geliştirme, doğrudan pazarlama, kişisel satış, ticari fuarlar ve satış noktası iletişim materyallerinin birbirleri ile uyumlu bir koordinasyon içinde marka ve pazarlama karmasının diğer unsurları ile orkestra edilme süreci” olarak tanımlanmaktadır (2000: 83)
Pazarlama iletişimi faaliyetlerinin uygulandığı mecralardan biri olan internet yapılan tanımlar ışığında incelendiğinde gelişim sürecinin çok hızlı olduğu görülmektedir. Bu hızlı gelişim ve dönüşümü Hoffman ve Novak (1997: 50) interneti yeni pazarlama paradigmalarının arandığı yeni bir “pazar alanı” olmasına bağlamaktadır.

Pazarlama İletişiminin Unsurları
Pazarlama iletişimi; bir ürünü pazarlamada kullanılan reklâm, halkla ilişkiler, doğrudan satış, satış tutundurma vb. tüm iletişim fonksiyonlarını içine alan entegre bir yapıdır (Duncan, 2002: 15). Bu iletişim fonksiyonlarının her biri kendi içerisinde çeşitlilik arz eden ve gelişen alt faaliyet dallarına ayrılmaktadır.


İşletmelerde iletişim ilkeleri

İletişim; insanların duygu, düşünce, bilgi ve arzularını dile getirerek, aralarında bir anlaşma sağlanmasına imkân veren bir olgudur. İletişim, özellikle insani ilişkilerde karşılıklı maddi ve manevi her türlü alışverişe dayalı bir kavramdır. İletişim, insanlık tarihi ile başlamıştır. Çünkü, insanın olduğu yerde mutlaka bir iletişim olayı vardır ve insanlığın varoluşu ile birlikte iletişim de doğal olarak ortaya çıkmıştır. 

Müşteri İletişimi

Önceleri çok da iyi olmayan şartlar altında gerçekleştirilen iletişim, günümüzde özellikle insani ilişkilerin ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Teknolojideki hızlı gelişmeler hizmet üretimi, dağıtımı ve yönetimine de yansımıştır. Hizmet sektörü insan ağırlıklı olmakla birlikte, teknolojik yeniliklerden de azami ölçüde yararlanmaktadır. Ancak, teknolojideki hızlı gelişmelere rağmen insan unsuru, bugün olduğu gibi gelecekte de bu alandaki önemini koruyacaktır. Bu sebeple, insani ilişkilerde iletişimin son derece iyi şartlarda sağlanması, yine insan eliyle gerçekleştirilecektir.

Hizmet sektöründe insan insana iletişimin yoğun olması, beraberinde pek çok sorunu da getirmektedir. Ne var ki, düzenli ve seviyeli iletişim ağının kurulması halinde bu sorunlar asgariye indirilebilir ve işletmenin başarısı da bu sayede artırılmış olabilir. Ancak iletişimde sadece insan unsuru başarı için yeterli değildir. İletişim sürecinde kullanılan araç ve gereçlerin, günümüz ihtiyaçlarına cevap verir tarzda ve teknolojik gelişmelere uygun olması gerekir.

Böylece iletişimde kullanılan materyal yönünden etkinlik de sağlanmış olur. Bu açıdan hizmet işletmelerinde iletişim etkinliğinin sağlanması durumunda, pek çok başarısızlığın, zaman ve işgücü kayıplarının, müşteri kırgınlıklarının asgariye ineceği bir gerçektir. Bu gerçeği konaklama sektörüyle ilgili olarak yaptığımız araştırma sonuçları da destekler mahiyettedir.

İletişim, müşteri-işletme ilişkilerini yakından ilgilendirir. Çünkü, işletmelerin başarısı iyi bir iletişim ağının kurulmuş olmasına bağlıdır. İyi bir iletişim ağı ve ortamının oluşturulması; işletmelerin müşterileriyle bütünleşmelerini sağlayarak başarıyı beraberinde getirecektir. Hizmet sektöründe iletişimin önemi çok büyüktür ve çok iyi şartlarda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu sektörde büyük ölçüde emek yoğun çalıştıklarından, özellikle müşterilerle ilişkilerin de başarı sağlayabilmeleri için; kapsamlı, düzenli ve sistemli bir iletişim ağını oluşturmaları ve iletişim araçlarını çağın gereklerine göre yenilemeleri gerekir. Ancak bu sayede, insan kaynaklı hatalar azaltılırken, müşteri tatmini artacaktır. Böylece müşterilere kaliteli ve optimal fiyatlarla hizmet sunulabilecek, dolayısıyla bu tür işletmelerin piyasadaki rekabet şansı artacaktır. Ülkemiz hizmet işletmelerinde, iletişim ilkeleri henüz tam şekillenmemiş, ancak her işletmenin kendine özgü hizmet ilkeleri vardır. Burada önemli olan dağınık, kopuk, gelişigüzel nitelik taşıyan, günlük iletişim ilişkilerinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, işletmelerin önde gelen amaçları arasında öncelikle yer alması ile mümkündür. Hizmet işletmelerinde müşteri tatmini öncelik arz ettiğinden, iletişim ilkelerinin önceden belirlenmesi ve uygulamaya konması gerekir. Uygulamadaki aksaklıkların zaman içinde giderilmesi ile hizmetlerin daha uygun şartlarda ve müşterilerin beklentilerine uygun olarak sunulabilmesi için, etkin bir iletişim ağı kurulmalıdır. Bu sebeple iletişim ağı; örgüt yapısını sağlıklı bir zemine oturtmak, yöneticileri başarılı kılmak, hizmet arzı ve talebinin gerçekleşmesi esnasında, iç ve dış müşteri ilişkilerini verimli kılmada önemli rol oynar. Etkin bir iletişim ağı sayesinde, hizmet birimleri diğerlerine göre daha avantajlı duruma getirilebilir. Bu durum işletmelerin kârlılığını, kazançlarını, müşteri memnuniyetini artıracak ve iyi bir imaja sahip olmasını sağlayacaktır.( Zengin B., Gümü İ.)

Müşteri Odaklı İşletmeler

Genel olarak müşteri odaklılık kavramı altında yer alan müşteri hizmetleri ve müşteri ilişkileri çabalarıyla müşteri memnuniyeti ve müşteri tatmini elde edilmeye çalışılmaktadır. Müşteri ilişkilerini kuruluşla müşteri arasında kurulan satışa ilişkin bütün eylemleri içeren karşılıklı yarar ve ihtiyaçların tatminini sağlayan süreç olarak ifade edebiliriz. Müşteri ilişkilerinin güçlü ve sağlam kurulmasıyla da tatmin bağlılık kolaylıkla sağlanabilmektedir.

Müşteri odaklılık işletmelerde, müşteri tatmininin hem bir işletme hedefi hem de pazarlama aracı olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Böylelikle müşteri tatminini elde eden işletmelerin hedef pazarlarına daha kolay ulaşabildikleri de görülmektedir. Satın alma davranışlarıyla ortaya çıkan müşteri tatmini, ürün performansı ve müşteri beklentilerinin karşılanması ile bağlantılı olmaktadır. Bu doğrultuda müşteri tatmini genel olarak; bireyin beklentileri doğrultusunda belirli bir ürün kullanımı sonucunda elde ettiği memnuniyet ya da memnuniyetsizlik olarak da tanımlanabilir. Tanımdan anlaşılabileceği gibi tatmin, belirli bir ürünün gösterdiği performans sonucunda müşteri beklentilerini karşılayıcı fonksiyon niteliğini taşımaktadır.

Müşteri tatminin sağlanmasında temel kural, kaliteli sunumu ve müşteri ilişkilerini etkili kılmaktır. Kısaca müşteri tatmini; müşteri ilişkileri ve müşteri hizmetinin birleşiminden oluşmaktadır. Müşteri hizmetleri kuruluşların çalışmalarını yürütürken, gerek yönetici ve işletme sahipleri gerekse çalışanlar tarafından müşteriyi memnun etmek için yaptığı faaliyetleri kapsamaktadır. Bu nedenle müşteriye hizmet etmek amacıyla çoğu zaman müşteriye yönelik olarak bir değişim sürecine girmeyi hatta işletmenin zararına olsa bir müşteriyi öncelikli kılma kararları almayı gerektirmektedir. Müşterilerin işletmeyi nasıl gördüklerini yani kurum imajı, sunulan hizmet ve müşterilerle olan iletişimin mükemmelliğine bağlıdır. Müşteri hizmetlerinde önemli olan, müşteriler tarafından görüldüğü biçimiyle hizmet profilinin iyi odaklanmış net bir hizmet imajına dönüştürülmesidir. Bunu gerçekleştirmek için de yapılacak ilk uygulama açık, özlü, izlenebilir ve gerçekçi hizmet standartlarını belirlemektir.

İşletme ile karşılıklı etkileşimde bulunan bir müşterinin algıları, müşteri tatmininin anahtar verilerinden biridir. Yoğun olarak bir müşterinin kendisine nasıl davranıldığı gibi, yapılan işlemler hakkında ne hissettiği, satın alınan mal ve hizmetin kalitesinin belirlenmesinden daha önemli olabilmektedir. Müşterilerle kurulan iletişimin kalitesi ve etkinliği de müşteri tatminin derecesini doğrudan etkilemektedir. İşletmenin müşterileriyle kurduğu yetersiz iletişim çoğu kez, gelecek dönemlerde üstesinden zor gelinebilecek, zarar verici ve uzun süreli etkiler bırakabilmektedir. Bu nedenle işletmeler müşteri ilişkilerini, yapılması veya yapılmaması gerekenlerin yer aldığı bir görev listesi olarak algılamamalı, bir yaşam tarzı olarak benimsemelidir.

Müşteri ilişkileri müşteri tatminin yanı sıra işletmeye pek çok fayda sağlamaktadır. Müşterilerden gelen istekler sonucunda ürün geliştirebilir ya da farklı kullanım alanları yaratılabilir. Ancak etkin müşteri ilişkilerinin en önemli sonucu kârlılıktır. Çünkü yeni müşterilerin kazanılması için sarf edilen çabaların maliyetinin, var olan müşterilerin elde tutulmasından doğacak maliyetlerden daha fazla olduğu bilinmektedir.(I. Karpat)

Yöneticilere verilen eğitimlerin kapsamına çalışanların yönetimi de dahil edilmelidir. Yöneticiliğin asıl sırrı, yönetim fonksiyonlarının uygulanmasında saklıdır. Özellikle işletme içinde ve işletmenin dışında çalışanlar arasında da iletişimin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu iletişimin geliştirilmesi ise, yöneticilerden başlanarak sağlanır. Yöneticiler, her zaman kim olursa olsun karşısında bulunan insanlara saygı duymalı ve onları işletmenin en önemli varlıkları olarak kabul etmelidir. Müşteri ilişkilerinde başarılı olmanın temel taşı çalışma veriminin de artmasına katkı sağlayacak olan yönetici ile çalışanlar arasındaki iletişimin geliştirilmesindir.

İletişim gelişmesinde yöneticiler aşağıdaki hususlara dikkat etmelidir:
Yöneticiler, müşteri ilişkilerinin yükseltilmesi konusunda belirlenen işletme hedeflerine ulaşmış astlarını ödüllendirirlerse, iş hayatlarından memnun ve tatmin olmuş astlarla çalışırlar.
Yöneticiler, eğitim vererek ve yönlendirerek, etken müşteri ilişkileri hedeflerin ulaşma ile ödül arasındaki bağlantıyı açıklarlarsa, astlar daha rahat ve verimli çalışacaklardır.

Yöneticiler, etken müşteri ilişkileri görevinin başarılmasında astlarına yardımcı olarak ve zor işlerde onları destekleyerek, astların memnuniyetini, dolayısıyla işgücünün verimini artırabilir.
Yöneticiler, işin baskısını ve gerilimini azaltarak astların daha olumlu bir ortamda çalışmalarını sağlayarak, onları memnun edebilir. 

Yöneticiler, kendisine bağlı çalışanları geliştirebilmek için onları gözlemlemelidir. Bilim adamlarının gözlem yönteminden yararlanmalı ve bilgi toplamalıdır. 
Yöneticiler, işletme içindeki kendisiyle ilgili her kilit çalışanın müşterilere karşı davranışlarını inceleyen bir dosya açabilir. Çalışanının güçlü yanları, zayıf yanları, tercihleri, kızdığı şeyler, kendisine nasıl davranılmasını istediği bu dosyaya yazılabilir.
Planlı ve sistematik bir bilimsel gözlem yöntemiyle, çalışanların davranışlarının daha derinliğine anlaşılması mümkün olur. Böylece, yöneticiler çalışanları anlamada keskin bir yetenek kazanabilir.


http://www.forumpaylas.net/halkla-iliskiler-turizm/38173-musteri-memnuniyeti-halkla-iliskiler.html

Müşteri Odaklı Satış

satıcılık sadece teknikleri öğrenmek ve onları uygulamadan ibaret değildir. Sadece bu tekniklerle ilgilenmek, müşterileriniz kendilerini yönlendiriliyor gibi hissetmelerine yol açar.(Rona s.119).satış tekniklerinin dürüstlük ilkelerine uyması gerekmektedir. Müşterileriniz için bir değer yaratmak ana hedefiniz olmalıdır. Onların istek ve ihtiyaçlarını anlayana kadar fiyattan satıştan ve sunumdan bahsedilmemesi gerekmektedir. Ayrıca onları anladığınızı, onun ihtiyaçlarına cevap vermek, problemlerini çözmek için orada bulunduğunuzu ona hissettirmelisiniz.

Satmanın en iyi yolu müşteri odaklı çözümler hedefiniz olmalıdır. Müşteri odaklı satışta 
insanların ilgilendikleri konulardan konuşarak ilgi uyandırmak 
gereksinimleri, hedefleri, öncelikleri ve kişisel kazançları ortaya çıkarmak
müşteri odaklı çözüm üretmek(Cullen J.s.41)

Müşteri odaklı satış olası müşterilerin satın aldıkları ürünlerin ya da hizmetlerin tam karşılığını alabilecekleri tek yoldur. Ve satın almayı bağlı bir müşteriye çevirmenin tek yoludur. Bu satış yolu, fiyat indirim uygulamasından çok daha etkilidir. 

Müşteri odaklı satışın kalbi etkili bir satış görüşmesidir. Satıcılar çeşitli yöntemlerle, müşterinin ihtiyaçlarını, arzularını, umutlarını ve amaçlarını öğrenmek için nasıl bir araya getirmesi gerektiğini bilmelidir. Bu tür çözüm üretmeye zaman ayırmanız müşteriyi memnun etmenizin tek yoludur. Ayrıca bu sizi sıradan satıcılardan ayıracaktır.bunları yapmadığınız takdirde ne kadar çaba gösterirseniz gösterin başarılı olamazsınız.


http://www.forumpaylas.net/halkla-iliskiler-turizm/38173-musteri-memnuniyeti-halkla-iliskiler.html