24 Haziran 2013 Pazartesi

TURİZMDE 40 YIL VE KRİZ YÖNETİMİ

Güller hiç bir zaman dikensiz olmamıştır..

Gazetemiz turizmhaberleri.com'un Bakanlığın kuruluşunun 50’nci yılı nedeniyle yaptığı çağrıya uyarak; bu elli yılın 40 yılını geçirdiğim Bakanlıkta katkıda bulunma imkanı bulduğum izlenimlerimi güncel olaylara bağlayarak aktarmaya çalışacağım bu yazı dizisinde...

GÜLLER HİÇBİR ZAMAN DİKENSİZ OLMAMIŞTIR
“Kriz gülün dikenini sizi beklemediğiniz bir anda rahatsız etmesidir. Oysa beklenen, bilinen bir şeydir bu. Yine de yakalanırsınız. Gereği ise sorunun diken gülün üstünde iken çözümlenmesidir.”
Şeklinde devam eden yazının başlığı olan bu cümleyi göreve ilk başladığım yıllarda, turizmde krizleri anlatan Almanya’daki bir turizm dergisinden hatırlıyorum.

1983, 2634 sayılı yasanın temel yönetmelikleri ile beraber yürürlük kazandığı yıldır. Tasarıyı yasama organına sunan 3 imzadan biri olarak bu çalışmaları da ayrıca derlemek istiyorum.

1988 ise bu yeni yasaya göre yapılan tahsisler ve verilen teşviklerle dünyanın en yeni, modern işletmelerinin Antalya başta olmak üzere turizm pazarına sunulduğu yıldır. Münih’te görevli olduğum bu dönemden Sonnenreisen, Delta Reisen gibi Türk kökenli tur operatörleri ve kendini tanımış olmaktan her zaman mutlu olduğum Hüseyin BARANER bu yıllardan aklımda kalan isimler.

1988 ise aynı zamanda krizle tanıştığımız ilk yıldır. Bu paylaşımdan memnun olmayan Pazar ekonomisi ilk darbesini “Türkiye’de çifte rezervasyon; İnsanlar tatillerini kulübelerde geçirdiler” haberleri ile duyurdu. O zamanki tekniklere göre yapılan rezervasyon ve pazarlamada ilk yılların deneyim eksikliği de eklenenince sorunların oluşmaması imkansızdı. Turizm pazarının eskileri ve komşularımız bu ortamı iyi değerlendirdi.

Yardıma INTOUR-AUSTRIA Lothar SCHMIDT yetişti. Kendini Almanya ve Avusturya televizyonlarında zarar gördüğünü iddia edenlere karşı Türkiye’deki gerçekleri anlatan çıkışları ile hatırlıyorum. Daha sonraki yıllarda da Türkiye’de ilkleri gerçekleştiren çalışmaları Bakanlık arşivlerinde yoksa kendi kayıtlarında vardır diye düşünüyorum.

Bu olayda kriz yönetimi çalışmaları sırasında faydalanacağımız “Yok” demek yerine açıklama getirmenin Avrupa kamuoyunun nabzını tutmak için en iyi çözüm olduğunu anlamış olduk.

Krizlerin, olayların yönetilmeyi bekleyen sonuçları olduğunu hazır olmanın, tanımlamanın, anında harekete geçmenin gerekliliğini ve bu ilkeler içinde saf ve salt mantıkla yapılan her şey doğru olduğunu anladığımız bir başka olay ise 1990 yılında Antalya’da çarşıda patlayan bomba.

Olay üzerine ilk toplantımızı Bakan Sayın Prof. Dr. Abdülkadir ATEŞ’in Başkanlığında gece 23.00 de kararlarımızı almış şekilde bitirmiştik. Genel Müdür Sayın Leyla ÖZHAN’ın önerisi ile önceden oluşturulan Kriz Komitesi’nin (Turna SEZGİN, Aydın BARLAS, Hüsnü GÜMÜŞ) olaylara göre hazırladığı çözüm önerilerinden birinin hemen uygulamaya konması ile Türkiye krizleri yönetebilecek bir yetenekle dünya kamuoyunun önüne çıkmıştı.

Kriz Komitesi’nin önerisi ile hazırlanan mesajlar gece ajanslara iletilmiş, sabah tüm gazetelerde yayınlanmıştı.

Bu, duruma hâkimiyet konusunda önemli bir mesajdı.
Türkiye bazı kuruluşlarca no-go destination (gidilmemesi gereken ülke) ilan edilmekle tehdit edilirken o zamanki imkanlara göre Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü’nün dünyadan derlediği haber ve yorumlar gününde değerlendirilip aynı kanallara servis ediliyordu.

Çok hızlı gelişen uygulama, anında aktarılan bir diaylektik çalışma ortamı vardı. Sayın Vural ÖGER Almanya’da, Sayın Lothar SCHMIDT Avusturya’da kanaat önderlerimiz, iletişim ve destek noktalarımızdı. “ Terör Ortak Düşmanımızdır. Birlikte Mücadele Edelim” başlıklı bildiri 3 dilde dünya kamuoyu ile paylaşıldı ve Avrupalılar tarafından destek gördü.

Komitenin çalışmaları uzun süre izleme ve yöntem üretme bazlı olarak devam etti. İletişim Merkezi oluşturuldu. Devamlı bir bilgi akımı sağlandı; Bakanlığa pek çok olaya başarı ile katkı sağlayan bir birikim kazandırıldı.

Bakanlığın başarısına katkıda bulunan bu başka husus ise bu dönemlerde tüm sektörü, inanç ve güven ortamında bir araya Dünyadaki ve çevremizdeki olayların hep hazır ve krizleri yönetecek güçte bir araya getirebilmiş olmasındadır.
Topyekûn bir başarı öyküsü olan kriz yönetimlerinden bir iki değişik örnek daha sunmak isterim.

1999 da Avusturya’dan dönerek İşletmeler Genel Müdürü göreve başladığım gün 17 AĞUSTOS’tur. O yıl ŞUBAT ayından beri süre gelen tehditlerin gölgesinde başlayan turizm yılı için tarifi güç mücadeleler veriliyordu. Viyana Büyükelçilik Müsteşarı Sayın Dr. Şander GÜRBÜZ’ün Avusturya Basını ve tur operatörleri önünde yaptığı konuşma sırasında “bu yıl Türkiye’de hiç kimsenin terör nedeniyle zarar görmeyeceği güvencesini veriyorum” sözleri gerçekten büyük etki sağlamıştı.

İki gün önceki Güneş tutulmasını bu güvencenin bir kanıtı haline getiren destekleri ile her zaman yanımızda olan Dr. Cem KINAY/Mag. Oğuz SERİM ekibinin yarattığı Türkiye markası GULETREISEN tarafından Viyana-Samsun-Amasya hattında uçak ve yataklı trenlerle düzenlenen basın gezisi; tutulma sırasında Viyana Filarmoni Orkestrasının verdiği konser çok iyi bir kriz yönetimi örneği idi.

Bu izlenimlerini dünyaya duyurmaya hazırlanan Basında 16 AĞUSTOS Depremi daha önemli ve öncelikli olarak yer alması doğal bir sonuçtu.
Bakan Sayın Erkan MUMCU’nun Başkanlığında yaptığımız toplantılar sonucunda hemen bir plan yapıldı ve dünyaya durum anlatılırken tur operatörleri ile görüşmeler ve 2000 yılı Tanıtım kampanyalarının hazırlıkları da başlamıştı.
İlgiyi yeniliye, teknolojiye ve alışılmışın dışına çeken bu kampanyanın hazırlıkları ve dünya kamuoyu ile paylaşılan PR çalışmaları 1999 yıl krizini 2000 yılının başarısı haline getirdi.

Depremler ve olaylar sürerken biz dünyanın en güçlü katılımlı tanıtım çalıştayını ve stratejilerinin hazırlıklarının kararlılık ve inançla yapmaktaydık.
Krizler bizlere teslim olmuştu; onları yönetmemizi bekliyorlardı.

Yeni logomuz, sloganlarımız, tanıtım afişlerimiz, TARKAN’lı kliplerimiz dostlarımız tarafından, resmen ifade edilmese de, tüm turizm dünyasında bir çığır açmıştı. İlk yıllardan itibaren Uzun yıllar Dünyadaki Tanıtım Ödüllerini bizlere kazandıran, örnek alınan, diğer ülkelerin temsilcilerinin bilgi aldığı uygulamalar olarak devam ediyor.

Bu yeniliklerin yansıdığı özel tasarımlar içeren ITB 2000 sırasında Sayın Bakan’ın turizmcilere yaptığı “size yarısı dolu bir bardak uzatıyorum; üstünü beraber dolduralım” çağrısı pazarda o yıl verilen en değerli mesaj olarak turizm medyasında yer aldı.

Etkisi uzun yıllar devam eden bu mesajın 25’nci karede gizli özelliği ise her yıl bir başka Bakan tarafından yapılan açılış konuşmalarının artık böyle olmayacağı, istikrarlı bir yönetimle geniş kapsamlı olarak belirlenen stratejilerin devamlı olacağı şeklinde yorumlanmasıydı.

Dünya kamuoyunun fark ettiği bir başka özellik ise çalışmaların turizm dünyası ile paylaşım ortamında yapılmasıydı. Türk Kökenli Tur Operatörleri, Meslek Birlikleri ve Derneklerimiz, İşletmelerimiz bu koordinasyonun hep içinde olmalarıydı.
ITB’ler sırasında Fuardaki yapılar dahil olmak üzere kentteki önemli meydanlar, alt ve üst geçitlerin de ilk kez Türkiye Panoları ile kaplanması bu döneme rastlar.

Frankfurt Tanıtma Ataşesi olarak görev yaptığım yılların sonuna doğru iken yaptığımız sonuçları istatistiklerde de izlenebilecek bir kampanyayı Bakanımıza, Müsteşar İsmail KÖKBULUT ve Tanıtma Genel Müdürü Selami KARAİBRAHİMGİL’e teşekkürlerimle burada anlatmak istiyorum.

Ayrıntıları Çarşamba günü oluşan kampanyanın özü, Pazar günü Almanya’nın tüm gazetelerinde Türkiye hakkında reklam/makale şeklinde bir metnin yer almasıydı. Bu ilkeler doğrultusunda onaylar alındı. Gazetelerin yazı karakterinde, yayın formatında reklam sayfaları dışında bu bir ilandır yazısının mümkün olduğunca gizlendiği, genel yayın yönetmenlerinin dahi ilgisinin çekildiği bir tarz seçildi.
Bu ve benzeri pek çok örnek Bakanlığın kurumsal hafızasında, arşiv kayıtlarında yer alıyor.

O sırada Türkiye’de bulunanların görüşlerinin fotoğraflar eşliğinde 300’e yakın gazetede değişik metinlerle yer aldığı bu kampanya, sonradan Almanya’da özel bir televizyon programına da örnek olay olarak konu oldu. Almanya’da tartışıldı, İletişim ve reklam derslerinde örnek olay olarak ele alındı.

Bu dönemde ülkelerin vatandaşlarına yapacakları uyarıların Dünya Turizm Örgütü’nün Turizmde Etik İlkeler Bildirgesinde yer aldığı şekilde yapılması, izlenmesi ve kaldırılması gerektiği Dışişleri Bakanlığı’na uyulması gereken bir kural olarak diğer ülkelere duyurulması amacıyla iletilmiştir.
Sosyal Medyanın olayları yayma ve yorumlama aşamasında kayıt ettiği gelişim seyahat uyarılarını yeni bir boyuta taşımıştır. Kontrolü zor bir süreç yaşanmaktadır.

Bu nedenle Etik İlkelerin ilk gündeme taşındığı yer olan İstanbul’un önemine değinerek bu anlamda bir çalıştay yapılması, yeni ilkeler belirlenmesi Dünya Turizm Örgütüne Türkiye’nin önerisi olarak sunulabilir. Bu ülkemizde DTÖ için yapılan ve kamuoyu paylaşılmayan sonuçları olan toplantılardan daha etkili bir girişim olacaktır.

2005 yılında biten görevin sırasında o zamanki Türkiye ITB’nin Danışmanlar Kurulu Üyesi olarak seçildi ülkemiz bu onurlu yerde Tanıtma Genel Müdürü Özgür ÖZASLAN’ın da gösterdiği ilgi ile temsil edebildim. Bana göre bu Dünya turizminde geldiğimiz yerde turist saymakla tatmin olmak ve konjonktürel düşünmek yerine belirleyici taraf ve fikirlerimizle ile gündemdeki yerimizi almamızın gerekliliğini gösteriyor.

Sonraki yıl ITB açısından aynı başarıyı sağlanamadı. Erol ÖZÜDOĞRU’nun Berlin Tanıtma Müşaviri olması ile yükselen değerimiz ITB’nin Onur Ödülü, Dünya’da sayılı kişilere verilen, “Altın Küre” nin kendisine verilmesi ile tekrar eski günlerine kavuştu.

Hazır olmak, tanımlamak, anında harekete geçmek gerekir. Bu ilkeler içinde yapılan her şey doğrudur. Krizlerin çözümü özündedir. Tıptaki yeni tabiri ile kök hücrelerine saklı enerjiyi bulup çıkarmak gerekir. Bulup çıkaranlar çözümü de elde ederler. Bu felsefi anlamda bir öz ve aynı anlamda Diyalektik bir yürüyüş olan krizler ve tanıtımlarımızın başarıya ulaşması görev yapan tüm Tanıtma Genel Müdürleri’ni her zaman değerli hizmetler vermiş; bilgi ve deneyimleri yüksek Türkiye’nin her zaman iyi temsil etmiş kişiler olarak gururla tanıtmak istiyorum.

Tanıtma Genel Müdürlüğü’nü de şimdiye kadar görev yapan, pek çoğu görev yaptığı ülkelerde önemli izler ve izlenimler bırakan Tanıtma Müşavir/Ataşelerimizle birlikte 50 yıl öncesinin temel ilkelerini her zaman güncel tutan, devam ettiren ayrılma ve birleşmelerden etkilenmeden yapısını koruyan bir birim olarak niteliyorum.

Tanıtma Genel Müdürlerimizden ebediyete intikal eden dostlarımızın isimlerini hatırlayabildiğim terör şehidi Paris Müşaviri Yılmaz ÇOLPAN, Frankfurt Ataşesi (Eski turizm Genel Müdürü) Atalay TÜZÜN, Genel müdürlerimizden Nevin MENEMENCİOĞLU, Dr. Bekir YAZGAN ve çok emeği geçen bir Genel Müdür olarak Yelman EMCAN’ı bir kez daha minnet ve saygı ile anıyor. Unutulmamalarını diliyorum.

Hata yapmamak düşüncesi ile isimlerini vermemeye çalıştığım gönlümdeki yerleri her zaman farklı olan, çeşitli vesilerle haber aldığımız dostlarıma da yaşamlarında güzellikler diliyorum.



Hüsnü GÜMÜŞ
Türkiye Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği ATURJET Yönetim Kurulu Üyesi
21 Haziran 2013 Cuma

http://www.turizmhaberleri.com/koseyazisi.asp?ID=2273

0 yorum:

Yorum Gönder