6 Nisan 2015 Pazartesi

Algı Yönetimini Algılamak

Çevre ile ilişkilerini birey, en somut bağlantı olan, alıcılar yani duyu organları ile yürüt­mektedir. Bu ilk temas noktasından veriler beyine iletilmekte ve birey algılanan olayla ilgili düşünme sürecini devreye sok­maktadır. Böylece bir anlam yaratılmaktadır. Daha önce benzer olaylar ile ilgili ne gibi düşünceler içine girildiği, hangi yorumların yapıldığı, söz konusu olayla ilgili yerleşik inanış kalıplarının olup olmadığı araştırılır. Bu bireyin zihninde devamlılık gösteren süreç, aynı zamanda örgüt içinde gerçekle­şen algılama sistemine de temel teşkil etmek­tedir. Yönetimde de süregelen bu algılama sistemi 'algı yönetimi' anlayışıyla örgüt için önemli bir noktayı vurgulamaktadır: 'Anla­mak'. Örgütsel yönetim sürecinde ortak hedeflere ulaşmak için bir takım eylemler geliştirilmekte, bu eylemleri geliştirenler, uygulayanlar, denetleyenler, yönetenler de kuşkusuz ki birey olma özelliklerinden kay­naklanan ihtiyaç, beklenti ve bireysel özellik­leri açısından farklılıklar göstermektedir. Algı yönetimi anlayışı bu noktada devreye girerek, bireylere özgü bu gereksinimler dizgesine karşılıklar bularak, bireyin çalış­masını, işe motive olmasını, iş doyumunun sağlanmasını sağlayarak, bu süreci örgüt lehine çevirmektedir.

Algı yönetimi anlayışının temelini 'anlama teşkil etmektedir. Anlamak, bir bireyle ya da olayla ilgili yürütülen farklı düşüncelerin her birinin oturtulduğu mantığın kendi için­de tutarlı olduğu varsayımına dayanmakta­dır (Özer, 2003:139).

Yönetimde anlamak unsuru, hem örgütün dış çevresini anlamak hem de örgütte çalı­şanları anlamak şeklinde görülebilir. Bu anlamlandırma sürecinin oluşmasında ileti­şimin yeri oldukça önemlidir. İletişimde bütünü anlamak, ona bakan açıları da anla­mayı beraberinde getirmektedir. Yönetsel açıdan örgütün yapısını, hedeflerini, kültü­rünü yani bütününü anlamlandırırken, bire­yi anlamak en önemli ön koşuldur.

Algı yönetimi anlayışı da, örgüt içindeki ya da dışındaki hedef bireyi tanımakla başla­yan, yorumlamak ve anlamakla yani algıla­makla devam eden sürece adını vermektedir. Algının yönetilmesi ise, bireyler hakkında elde edilen anlamları, örgütsel süreçlerle yoğurarak, algı unsurunu, örgütün aynı zamanda bireyin amaçlarının gerçekleşme­sine de katkı sağlayacak şekilde kullanmak­tır.
Algılamayı; bireyin çevresindekilerin ayrı­mında olma ve onları yorumlama süreci olarak tanımlamaktayız. Bu tanımlamayı halkla ilişkiler açısından ele aldığımızda, algılama, örgütü etkileyen iç ve dış çevrenin farkında olma sürecini içerecektir. Halkla ilişkiler, bireyleri motive etmekte, yakınlaş­tırmakta, insiyatif geliştirmekte ve bunları örgüt amaçlan doğrultusunda yönlendirme­ye çalışmaktadır (Kadıbeşegii, 2003: 44). Bu noktada, hem mesajın hazırlanmasında, hem iletilmesinde, hem anlaşılıp anlaşılmadığının kontrol edilmesinde; bunların yanında elde edilen bilgiler doğrultusunda çalışanların tatmin olacakları etkinliklere ağırlık verilme­sinde, bireylerin verimli ve etkin çalışmaya isteklendirilmelerinde, algı yönetimi odaklı halkla ilişkiler sürecinin bilinçli ve etkin bir biçimde yürütülmesinin büyük önemi var­dır. Bu hususlar göz önüne alındığında gö­rülmektedir ki, 'algı' halkla ilişkiler uygula­malarında oldukça önemli bir yer işgal et­mektedir. Algı yönetimi odaklı halkla ilişki­ler anlayışı gerek iç halkla ilişkiler (Örgütün yapısı, örgüt içindeki iletişimsel süreç örgü!; kültürü, motivasyon, verimlilik, örgüt iklimi, iş gören ve örgüt ilişkileri) gerekse dış halkla ilişkiler (hedef kitlenin örgüte olumlu olum­suz tepkileri, örgütün sosyal sorumluluk ilkesi doğrultusunda gösterdiği davranışlar, örgütün kimliği ve hedef kitlenin zihnindeki imajı) açısından gerekliliğin de ötesinde temel bir unsurdur.

Halkla ilişkiler, temelinde tanıma ve tanıtma unsurları yer alan yönetsel bir fonksiyonu ifade etmektedir. Tanıma fonksiyonunun sağlanmasında algı yönetimi anlayışı devre­ye girmekte, böylece hedef kitleyi anlamlan­dırma sürecini başlatmaktadır. Aynı şekilde, tanıtma fonksiyonunun yerine getirilmesin­de de halkı etkilemek amacıyla mesajlar düzenlenmekte ve belli kanallar aracılığıyla halka ulaşılmaktadır. Halkla ilişkiler faali­yetlerinin özünde hedef kitleye anlatılacak öyküler yatmaktadır. Öyküyü anlatmak istediğimiz ve tepkisine ihtiyaç duyduğu­muz bireyler de hedef kitle olarak adlandı­rılmaktadır (Kadıbeşegii, 2003: 113). Bireyler ve tepkileri anlaşılanı adı ğı sürece halkla ilişkiler uygulamaları istenilen sonuca ulaş­mada zorluklarla karşılaşacaktır. Hem örgü­tün faaliyetlerini etkileyen birey yani çalışan­lar, hem de örgütün faaliyetlerinden etkile­nen birey yani hedef kitle, kendine ait bir takım düşünce sistemlerine, davranış kalıp­larına, öğrenme kapasitesine, tutumlara ve bekleyişlere sahiptir. Bireylerin bu özellikle­rine seslenebilmek, ancak bireylerin bu özel­liklerini tanımakla mümkündür. Kısacası, anlatılacak öykü ile bireyler arasındaki ileti­şimin kesişim noktalarının yakalanması algı yönetimi anlayışı ile mümkün görünmekte­dir (Kadıbeşegii, 2003: 114).

Halkla ilişkilerde hedef kitle tespitinde ve hedef kitlenin özelliklerinin belirlenmesinde ortaya çıkacak en küçük yanılgı, mesajların içeriğini, mesajın yollanacağı kanalı, mesajın dirikliğini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu yanılgının ortadan kalkmasında ise algı yö­netimi süreci devreye girmekte, bireylerin özelliklerini tanıyarak ve anlayarak, oluştu­rulan mesajlarla hedef kitle arasındaki ortak kesişim noktasını bularak önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bireylerdeki farklılıkla­rı yönetebilmek, duyguları yönlendirebilmek ve gerçekler üzerinden uygulamalar geliş­tirmek bu noktada önem arz etmektedir (Saydam, 2006: 360). Bir bireyin hangi dav­ranışı göstereceğini tahmin edebilmek için, hem bireyin kendisi, hem de bireyin içinde bulunduğu ortam göz önünde bulundurul­malıdır. Bir kişinin zihinsel programı ve içinde bulunduğu durum ne kadar iyi aîgı- lanırsa, o kişinin göstereceği tutum ve dav­ranış halckındaki tahmin de o kadar kesin olacaktır. Bunun sağlanabilmesi de algı yö­netimi odaklı halkla ilişkiler uygulamalarıy­la söz konusu olabilir.
Görülüyor ki, halkla ilişkiler, örgütte insan davranışını tahmin edebilmek, açıklamak, kontrol altına almak için yönetime yardımcı olmaktadır. Algı yönetimi anlayışı da halkla ilişkilerin tanıma işleviyle örtüşerek, halkla ilişkilerde elde edilen algıyı yönetmek, yön­lendirmek ve faaliyetlerin amaca ulaşması için kullanmakla insanların nasıl ve hangi yollarla etkileneceğinin formülünü ortaya koymaktadır.

Kuşkusuz algı yönetimi anlayışında kaynak ve alıcılar temel teşkil etmekle birlikte aynı zamanda gönderilecek mesajların niteliği de önem taşımaktadır. Alıcı konumundaki bi­reylerin algı sistemleri çözüme kavuştuktan sonra, bu sistemleri etkileme amacı güden mesajların kalitesi, tutarlılığı, anlaşılabilirli­ği, karşı tarafın algısını istenilen yöne çevir­mede önemlidir. Duyularla algılanan uyarı­lar ve bilgiler beyne iletildikten sonra, değer­lendirmeye alınırlar. Bu değerlendirme alıa konumundaki bireyin zihninde neyin doğru neyin yanlış olduğu, neyin kendisi için ö- nemli, neyin Önemsiz olduğu, nelerin önce­likli olup olmadığı ölçütüne göre yapılmak­tadır. İletilerin anlaşılabilmesi, iletinin karşı­daki kişinin baskın olan algılama kanalına uyumlu olarak biçimlendirilmesi ile daha da kolaylaşabilecektir (Özer, 2003: 163). Algının maniplesi açısından, yapılacak iletişimde, iletileri baskın oldukları algılama kanalına uyumlu bir şekilde göndermeye duyarlı olmak gerekmektedir. Kuşkusuz, gönderile­cek mesajların sözel ve sözel olmayan unsur­larının uyumluluğu da algının yönlendiril­mesinde son derece önemlidir (Özer, 2003: 169-185). Bu noktada, iletilen düşünceler (içerik) ile düşüncelerin seslendiriliş tonu arasında belli bir uyumun olması ve iletiler gönderilirken sergilenen davranışların tutar­lılık göstermesi, alıcı konumundaki bireyin algısının yönlendirilmesini etkilemektedir.


İletişimin sağlıklı ve verimli sonuçlanabil­mesi, karşıdaki bireyle iletişime vesile edil­miş konu, olay ve sorunla ilgili aynı açıya geçebilmeye bağlıdır. Aynı düzlemde oluşa­cak iletişimsel döngü, kaynağın alıcısını tanımakla başlayan ve alıcıda algı yönlendi­rilmesi, değişikliği ya da pekiştirilmesi ile sona eren algının maniplasyonu sürecini olumlu yönde etkileyecektir.



Özge UĞURLU

0 yorum:

Yorum Gönder