6 Nisan 2015 Pazartesi

Halkla İlişkilerde Algı Yönetiminin Önemi


Bireyler, günümüz şartları göz önüne alındı­ğında, yaşamlarının büyük bir kısmını ör­gütler içerisinde geçirmektedir. Örgütler, bireylerin ihtiyaç ve isteklerinin kendi başına karşılamasının mümkün olmadığını görme­siyle ortaya çıkmış, bireylerin ortak hareket etmeleri sonucunda diğer insanlarla işbirliği içine girerek sorunlarının daha kolay üste­sinden geldiklerini düşünmesiyle daha da gelişmişlerdir. Görülüyor ki, örgütler top­lumu etkilerken, aynı zamanda toplumdan da büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Bunun sonucunda örgütler, kendi amaçlarını ger­çekleştirme yönünde bir aktiviteye girişir­ken, toplumun gereksinim ve beklentilerini de dikkate almak durumunda kalmışlardır (Okay, 2001: 627). Örgüt bunu yapamadığı sürece, ne kadar kaliteli mal ya da hizmet üretirse üretsin, bu ürünü talep edecek kişi ya da grup bulamama riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle örgüt, hedeflediği amaçlara ulaşabilmek için, karmaşık olan toplumsal yapıyı çok iyi tahlil edip, toplu­mun değişime ve yeniliğe ne oranda açık olduğunu görmeye yönelik çalışmalara gir­mektedir. Bireylerde ve çevresel koşullarda söz konusu olabilecek anlayış farklılıklarını, düşünce değişimini, ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmeleri dikkate alarak, örgüt şartlara bağlı kararlar alıp, kendisini buna göre düzenlemek durumundadır (Kadıbeşegil, 2003: 49).
Halkla ilişkiler, bir taraftan örgütteki çalışan­ları ilgilendiren güvenin, diyalogun ve karşı­lıklı iletişimin günlük iklimini, diğer taraftan ise global stratejiye entegre edilmiş katılımın hizmetinde bir eylem serisini ifade etmekte­dir. Halkla ilişkiler, örgütte yönetimin uygu­layacağı teknik ve yöntemler doğrultusunda çalışanların amaç, beklenti, değerlerini öğre­nerek, örgütsel değer ve amaçlarla belli bir noktada buluşturarak bir denge kurmak durumundadır (Yalçındağ, 1987: 59).
Bu dengenin oluşturulmasının merkezinde de, 'algı yönetimi' anlayışı ve bu anlayışın halkla ilişkiler faaliyetlerindeki işlevselliği yer almaktadır.

Buna göre, görülüyor ki yöneten-yönetilen ayrımının bulunduğu her alanda halkla iliş­kiler uygulamalarından söz etmek yanlış olmayacaktır. Çünkü halkla ilişkiler kişiler arası ilişkilerde önemli iletişimsel ve psikolo­jik süreçleri içermektedir. Halkla ilişkilerin kendine özgü yöntem ve araçlarıyla örgütsel iletişimin dokularının örülmesinden ör­güt üyelerine aktarımından, üyeler tarafın­dan benimsenmesi için gerekli ilişkilerin kurulmasına kadar birçok önemli rolü üst­lenmesi söz konusudur. Halkla ilişkiler uy­gulamalarında temel unsur olan 'insanı' tüm özellikleriyle tanımadıkça, örgütün işleyişini ve mesaj yöneltilecek hedef kitleyi öğrenme­nin de olanağı yoktur (Koca­baş,Elden,Yurdakul, 1999: 49). Bu hedef kit­leyi 'anlama'nm gerçekleşebilmesi için de 'algılama' sürecine ihtiyaç vardır. Yönetsel faaliyetlerde, hedef kitleyi 'algılama', tutum ve davranış oluşturma, inanç ve eğilimleri etkilemede halkla ilişkilere önemli görevler düşmektedir. Bu noktada önemli olan husus, gerek kullanılan yöntemler ve unsurlar, ge­rekse ortak amaçlar ve hedef politikaları açısından halkla ilişkiler ve algı yönetiminin aynı alanda düşünülmesidir.


Özge UĞURLU

0 yorum:

Yorum Gönder